Torbalı Basın Birliği yazarlarından Mehmet Ergün 'Ceride' isimli bir yazı kaleme aldı

İfade" de ceride gibi Arapça. Burada kelimelerin köklerini, gelmişlerini ve geçirdikleri evreleri anlatmak istemem, benim işim de değil doğrusu. Yazı yazmak aslında "meram" sergilemektir, anlatmak ve anlaşılır olmaktır.

 Kağıt ve mürekkepten oluşan o sihirli meta tüm gençliğimizi ve giderek tüm ömrümüzü ağının gücünden emin olan örümceğin uzun kollarıyla sarıp kıpırdayamaz hale getirince, bir kere değil her gün parça parça ölmeye başladık. Gazetecilik yavaş ölümlerin meslek olarak tescil edilmiş adıdır.

 "Baba Tahir'den" beri gazeteciliğini kapıları açan birer maymuncuk gibi kullananları bir kenara bırakırsak, bu yavaş ölümleri seçen ve doğru'ların peşinde inatla koşturan çok değerli ceride tayfası var. Ölüm süremizin uzamasında belki o nur yüzlü muhteremlerin katkısı olabilir.

Rahmetli "Bekir Coşkun" yazılarını "Onuncu Köy" şemsiyesinin altında yazardı... Dokuzundan da kovulan tek gazeteci o değildi...

***

"Sen kaç köyden kovuldun?" diye sorabilirsiniz. Ben şanslıyım, artık çok fazla köy kalmadı, mevcutları mahalle yaptık, siz sağ ben selamet. Mahalleden kovulmak köyden kovulmaktan daha zor. Her şeyden önce bakkalda borç kaydımız var, nereye gidiyorsun?

***

Köyü bir günde mahalle yaparsınız da köylüyü bir anda mahalleli yapamazsınız. Onların değiştirmekte zorlandıkları bir yığın alışkanlıkları ve direnç noktaları var, aşmak çok güç. Bir "İzsu" tarife kamburu var ki; bundan sonra ki ceridelerde uzun uzun anlatmaya çalışacağım. Siyaset ağalarının; "önlerine ne sürersek yerler" rahatlığı korkarım son sürümleri olacak.