Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın açıklamalarından öne çıkan başlıklar: 

Ülke olarak her ne kadar birisi kabul etmese de veya birileri kabul etmese de asrın felaketi diye nitelenen 6 Şubat tarihli 7,7 ve 7,6 büyüklüğündeki depremler ile sonrasında gelen ve büyüklüğü 6,6'ya kadar çıkan 11 bin 400'ün üzerinde sarsıntılar yaşadık. Bölgedeki illerimizin 62 ilçesinde ve 10 bin 190 köyünde çok ciddi yıkıma sebep olan depremleri hala da yaşamaya devam ediyoruz.

Aile İçin Geniş ve Fonksiyonel Bavul Setleri Aile İçin Geniş ve Fonksiyonel Bavul Setleri

Deprem bölgesinde ve çevresinde büyüklükleri 4'ün, 5'in, 6'nın üzerine kadar çıkabilen artçı sarsıntıların yol açtığı tedirginlik sürüyor. İçinden geçtiğimiz sürecin normal bir durum olmadığını ülkemizdeki ve dünyadaki tüm bilim insanları söylüyor. Gerçekten de Türkiye bir çeşit deprem fırtınasına tutulmuş durumdadır. Yaşadığımız coğrafyanın bir gerçeği olan depremleri engelleyebilmemiz mümkün değildir. Bize düşen görev, evvela deprem öncesi altyapısıyla, yollarıyla, hastaneleriyle, okullarıyla, konutlarıyla, iş yerleriyle, güvenli yerleşim yerleri inşa etmek, hazırlık yapmaktır. Depremin ardından ise olabilecek en hızlı ve etkin acil yardım çalışmalarını yürütmek, yaraları sarmak, yıkımları telafi etmektir. Her iki konuda da ülkemiz son 20 yılda geçmişle mukayese edilemeyecek kadar büyük ilerleme kaydetmiştir.

Sadece bizim neslimiz 1966 Muş Varto, 1970 Kütahya Gediz, 1971 Bingöl, 1975 Diyarbakır Lice, 1976 Van Muradiye, 1983 Narman Erzurum, 1992 Erzincan, 1999 Marmara, 2011 Van, 2020 Elazığ Sivrice ve İzmir depremlerini bizzat hatırlamaktadır. Bunların dışında orta ve küçük çaplı, çoğu maddi hasara ve can kaybına yol açan yüzlerce depreme daha maruz kaldık. Seliyle, heyelanıyla, yangınıyla, kuraklığıyla daha farklı afetlerle de sıkça yüzleştik.

Terörden sığınmacı akınına, siyasi ve sosyal kaos denemelerinden darbe teşebbüslerine kadar tabii olmayan ama her biri ayrı bir felaket mahiyetindeki diğer sınamaları da bunların üzerine eklememiz gerekiyor. Ama 6 Şubat'ta 11 ilimizi birden vuran, bilhassa Kahramanmaraş, Hatay ve Adıyaman'ı adeta yerle yeksan eden deprem fırtınası milletimize hepsinden daha büyük bir acıyı yaşattı. Deprem yaklaşık 500 kilometrelik çapa sahip bir alandaki 14 milyon insanımızı doğrudan etkiledi. Üstelik bu felaketle ağır kış şartlarının olduğu bir dönemde karşı karşıya kaldık. Bir yandan depremin yıktığı altyapının ve yaşanan karmaşanın getirdiği zorluklar, diğer yandan hava şartları bizi gerçekten zorladı. Buna rağmen depremden sadece birkaç saat sonra bakanlarımız deprem şehirlerine ulaşarak çalışmaları koordine etmeye başladılar.

Ayrıca genel merkezimiz ve Meclis grubumuz tüm merkez yürütme kurulu ve merkez karar yönetim kurulu üyelerimiz ile milletvekillerimizi illerimizde görevlendirerek sahadaki bu çalışmalar aynı gün dahil olmalarını sağladık.

Son tespitlere göre depremde yıkık, acil yıkılacak ve ağır hasarlı 203 bin 958 binada 583 bin 628 bağımsız bölüm var. Bunların yüzde 98'i de 2000 öncesi yapılan binalardan oluşuyor. Sadece yıkık durumdaki bina sayımız 31 binin, bağımsız bölüm sayımız 89 binin üzerindedir. Ülkemizdeki tüm arama kurtarma ekiplerini, dünyadaki arama kurtarma ekiplerinin de çok önemli bir kısmını deprem bölgesinde topladık. Buna rağmen ancak 35 bin arama kurtarma görevlisine ulaşabildik. Bölgede görevlendirdiğimiz toplam kamu personelimizin toplam sayısı 271 bin, iş makinesi sayısı 15 bin, uçak sayısı 78, helikopter sayısı 115, gemi sayısı 38'dir.

Diğer kurumlarımız gibi Türk Silahlı Kuvvetlerimiz de tüm imkanları, bölgedeki ve bölge dışından takviye olarak gelen 10 binlerce personeliyle bu çalışmalara katıldı. Ülkenin dört bir yanından intikal eden gönüllülerle neredeyse yarım milyon insan depremzedelerimizin yardımına koştu.

Normal şartlarda ideal bir arama kurtarma ekibi 80 kişiden oluşurken bu sayının en küçük birimde bile 20 kişiden aşağı olmaması gerekiyor. Bir başka ifadeyle bölgeye gönderdiğimiz tüm arama kurtarma personeliyle ideal olarak 437 binaya, asgarisinden 1750 binaya aynı anda müdahale edecek kapasiteye ulaştık. Bu rakamlar değil ülkemizde, dünyanın tamamında etki alanı, yıkım gücü ve can kaybı itibarıyla böylesine büyük çaplı bir felakete aynı anda müdahale edebilecek sayıda profesyonel arama kurtarma ekibi bulmanın mümkün olmadığına işaret ediyor.

Nitekim bu hakikati ülkemize gelen yabancı ekipler ve uzmanlar da açıkça ifade ettiler. Tabii ki biz ne bunların ne de başka bahanelerin arkasına asla sığınmıyoruz. Felaketin haberini alır almaz şartları sonuna kadar zorlayarak yapılabilecek her şeyi yapmanın gayreti içinde olduk. OHAL bölgesi, afet bölgesi ve mücbir sebep ilanlarını hemen yaparak hukuki altyapıyı kurduk. AFAD'ın yanı sıra belediyelerimizi, STK'larımızı, polisimizi, jandarmamızı, askerimizi, sağlıkçımızı, madencimiz, ormancımızı, karayolcumuzu, din görevlimizi, savcılarımızı, gönüllülerimizi, velhasıl sahada ihtiyaç duyulabilecek herkesi seferber ettik.

Uluslararası yarım çağrımıza cevaben bölgeye intikal eden dünyanın 90 farklı ülkesinden ekipleri de hızla devreye aldık. Elbette buna rağmen kimi eksiklikler, aksaklıklar, gecikmeler yaşanmıştır ama herkes şahittir ki var gücümüzle, olabilecek en hızlı şekilde depremzede vatandaşlarımızın yardımına kaştık. Birilerinin insanlarımızla birlikte devletin ve hükümetin de yıkıntılar altında kalmasını adeta ellerini ovuşturarak beklediklerini biliyoruz. İlk andaki eksikler hızla tamamlanıp arama kurtarmadan enkaz kaldırmaya, yardımlardan geçici barınma alanlarına, altyapının düzeltilmesinden kalıcı konutların inşasına kadar acilen yapılması gereken tüm işler yoluna girince bunlar da hemen eski kimliklerine büründüler.