Torbalı’nın tarihine ışık tutan Metropolis’te keşifler tüm hızıyla devam ediyor. Tüm dünyanın ilgi odağı haline gelen Metropolis ile ilgili Milliyet köşe yazarlarından Baran Danış, “Superman’siz Metropolis olur mu?” başlıklı bir yazı kaleme aldı. İşte o yazı;
Taşı toprağı tarih olan, kazmayı vurduğumuz yerde petrol çıkarmayarak başımızı derde sokmayan ve bu özelliğiyle bizi ziyadesiyle memnun eden Anadolu coğrafyası içindeki onlarca antik kentten biri Metropolis. Çevresindeki yerleşimlerle beraber yaklaşık 5000 yıllık bir tarihe ev sahipliği yapan antik kentteki çalışmalar, 1994’ten itibaren Sabancı Topluluğu, 2003’ten bu yana da Sabancı Vakfı öncülüğünde devam ediyor. Ana tanrıça kenti Metropolis, adını sırtını dayadığı Gallesion Dağı’nın ana tanrıçası olan Meter Gallesia’dan alıyor. Kentin planlı kentleşme süreci MÖ 3. yüzyıla rastlıyor. Metropolislilerin şansı yaver gitmiş olacak ki çok geçmeden MÖ 2. yüzyılda Pergamon Krallığı’nın da desteği ile kent zenginleşiyor. Bu zenginleşmenin iki temel kaynağı var. Birincisi kentin en önemli ticaret rotalarının kesişiminde yer alması. İkincisi bereketli Torbalı Ovası’nda yapılan tarım. Tarihî kayıtlara göre Metropolis üzümleriyle üretilen şarapların kalitesi oldukça yüksek. Bağcılığın yanı sıra zeytin ve zeytinyağı üreticiliği de pek çok Ege ve Akdeniz kentinde olduğu gibi Metropolis’te de popülerdi. Tüm bu refaha rağmen Metropolisliler parayı bulup havaya giren tiplere pek benzemiyor. Eğitime önem veren, demokrasiden vazgeçmeyen bu İyonya kentinin kültürü ve uygarlık düzeyi de epey yüksek. Şehrin refah düzeyini en iyi sergileyen örneklerden biri antik şehre girer girmez sizi karşılayan tiyatro. 4000 kişilik seyirci kapasiteli yapının oturma basamakları tamamen mermer levhalarla kaplanmış ki bu dönemine göre oldukça iddialı. Kentin önde gelen yöneticiler ve rahipleri için ayrılan koltuklar ve bu koltuklardan biri olan, grifon süslemeleriyle dikkat çeken koltuk görülmeye değer.
Deneysel arkeoloji
Metropolis Ören Yeri’ndeki son dönem kazılarında ortaya çıkan bölümse kentin ticaret agorası. Kazıları sürmekte olan alanda bulunan ve balıkçı dükkânı olduğu anlaşılan yapı hayal gücünüzün çalışmasına izin vermiyor zira neredeyse terk edildiği gündeki gibi duruyor. “Superman’siz Metropolis olur mu?” dedik ama aslında Metropolis’in bir Superman’i var: Dokuz Eylül Üniversitesi Arkeoloji Bölümü ve Torbalı Meslek Yüksek Okulu Öğretim Üyesi Prof. Dr. Serdar Aybek. Ve elbette onu yalnız bırakmayan kazı ekibi. Henüz öğrenciyken dahil olduğu ve zamanla kazı başkanı olduğu projeyi öylesine sahiplenmiş ki anlatırken gözleri parlıyor. Serdar Hoca ve ekibi, Metropolislilerin kullandığı pres taşından zeytin yağı elde ederek ya da cam fırınında imal ettikleri camı üfleme kalıplarında şekillendirip Metropolislilerle aynı bardaktan su içerek deneysel arkeoloji alanına da katkı sunuyorlar.
Onu yalnız bırakmayın
Son bir not: Metropolis kazılarının 30 yılını geride bırakmasının anısına hazırlanan “Metropolis; Kent, Yaşam, İnsan” adlı kitap, kentte gerçekleştirilen çalışmaların sonuçlarını okuyuculara yalın bir dil ve anlatımla sunuyor. Alışılageldik arkeoloji kitaplarının dışında sıra dışı bir tasarımı olan kitap kütüphanelerde yer almayı hak eden kıymetli bir eser. Ama sakın kitabını okuduk, gezmiş kadar olduk demeyin. Metropolis’in yaklaşık 2500 yıl süren hikâyesi tamamen terk edildiği 1400’lü yıllara dek sürüyor ve o zamandan beri ziyaretçilerini bekliyor. Onu yalnız bırakmayın.