GÜNDEM

Muhittin Cengiz yazdı: Kent kültürü ve kimliğinin oluşturulması

Torbalı Basın Birliği yazarlarından Muhittin Cengiz, ‘Kent kültürü ve kimliğinin oluşturulması’ başlıklı bir yazı kaleme aldı

Çok değerli okuyucularım, yerelde politika kazanının kaynadığı şu günlerde ben bu kazanı kaynatmak yerine yaşadığımız bu kentte belediyecilik hizmeti açısından bir çalışmamı sizinle paylaşmak istiyorum.

Bizim Torbalı olarak en büyük eksikliklerimizden birisi de henüz bir kent kimliğimizin ve kent kültürümüzün olmamasıdır.

Küreselleşme, sosyal, ekonomik ve teknolojik gelişmeler, mekânsal ve toplumsal bir alan olarak kentin değişimini kaçınılmaz kılmıştır. Bu değişimin yarattığı atmosferle kent kimliği ve kent kültürü kavramları önem kazanmıştır.

Kentlilerin geçmişten günümüze taşıdığı değerler bütünü olan kent kültürü, tarihin ve doğanın kente bıraktığı birikimdir. Kentler, barındırdıkları değerler yoluyla kent kimliğinin çerçevesini oluştururlar. Kent kimliği ise, kentin sürekliliğini sağlayan ayırt edici özelliklerdir.

Kent kültürünün ve kimliğinin canlandırılmasında ve korunmasında yerel yönetimlerin etkisi büyüktür. Kültür turizmi çalışmaları, tarihi yapıların korunması, doğal güzelliklerin keşfi için aldığı önlemler, kent kültürü ve kimliğinin gelişmesine katkı sağlayacaktır.

Tarih boyunca insan ilişkilerini merkeze alıp sosyal, siyasal ve kültürel bir yerleşim alanı olarak karşımıza çıkan kentler, küreselleşen dünyada gittikçe ön plana çıkmaktadır. Mekânsal olarak taşıdıkları önemin yanı sıra, sahip oldukları toplumsal ve kültürel değerlerle kentler, özgün kent kimliği oluşturmakta ve birbirlerinden ayrılmaktadır. Kentler ayrıca, toplumun bir arada yaşamasını sağlayan söz konusu değerlerle kent kültürünün gelişmesine de katkı sağlarlar.

Küreselleşen ve gelişen dünyada, birey ve toplumların kendilerini            pek çok açıdan ifade etmedeki yegâne aracı olan kent, birtakım ilgili kavramlarla anlamlı hale gelir.

Kent; yönetim yapısı, sınırları içinde yaşayan bireylerin iş bölümü            ve sektörel dağılımı, nüfus yoğunluğu, toplumsal ve kültürel ilişkiler gibi birçok yönden kırsal       alandan farklılaşan   mekân            olarak tanımlanmaktadır.

Kentler, insanların birbirleri ve çevresiyle etkileşimini ortaya çıkaran, düşünce biçimini şekillendiren ve toplum – mekân – davranış       ilişkisi çerçevesinde bireylerin kendi           yaşam koşullarını belirlemesine imkân tanıyan sadece fiziksel değil aynı zamanda sosyal, kültürel ve davranışsal alanlardır. Bireyler arasındaki toplumsal bağın kaynağı haline            gelen kentler, kent kimliği ile kent   kültürünün oluşması  ve yaşatılmasında da kilit rol üstlenir.

Kent kimliği, her kentin                kendi fiziksel, kültürel, sosyo-ekonomik ve tarihsel sürecinde şekillenen, bünyesinde barındırdığı         kimselerin yaşam biçimlerince oluşturduğu, değişen kent formuna göre kendisini güncelleyen, geçmişten geleceğe uzanan çok yönlü bir bütünlüktür.

Uzunbir zaman diliminde şekillenen kent kimliği, kentin coğrafi içeriği, tarihi dokusu, kültürel düzeyi, mimarisi, yerel gelenekleri ve kentlilerin sahip olduğu birbirinden farklı      hayat tarzı gibi birden          çok faktörün etkisi altında kalır. Söz         konusu etmenlerin farklılığı ise her kenti birbirinden ayırır ve kente        özgün kimliğini kazandırır.

Sosyal ilişkilerin kent kimliğinin oluşmasında sağladığı etki,          aynı zamanda onun kent kültürünün de ayrılmaz bir parçasıdır.

Kentler insanların bir arada barınmasını ve işgücünü sağlayan fiziksel mekânlar olmanın ötesinde; toplumsal, siyasi, ekonomik ve kültürel etkileşim alanlarıdır.

Bu açıdan bakıldığında kente kimliğini kazandıran en önemli etmenin, sahip olduğu kültür ve tarih olduğu anlaşılabilir.

Kentin  demografik, doğal, tarihi ve kültürel            süreçlerinin, sosyo ekonomik alana etki etmesi ile oluşan kent kültürü, o toplumun gelenek ve görenek, alışkanlık ve yaşam biçimi hakkında ipuçları verir.

Kentlerin mekânsal işlevinin yanı sıra toplumsal bütünleyici yanını açığa çıkarması bakımından kent kültürü, bir            kenti tanımlamada ve kentin özgün kimliğini açığa çıkarmada büyük rol oynar.

Kent kimliği, kent kültürü ile yakından ilgilidir.

Kentin sahip olduğu tarihi doku, coğrafi yapısı, içinde yaşayanların kent ile kurduğu manevi  bağ, kentteki yaşam biçimi, kentlilerin ortak kültürel ve geleneksel özellikleri bunlardan sadece birkaçıdır. Kente hem fiziki hem de soyut  açıdan kimliğini           kazandıran etmenlerin birçoğu, doğrudan o kentin kültürel yapısı ile ilgilidir.

Birey ve toplum, kent kimliğinin oluşması ve küreselleşen dünyada kendini yeniden yorumlaması noktasında başlıca rol oynar.

Geçmişten günümüze aktarılan değer ve inanç sistemi ile toplumsal yaşamı biçimlendiren ve anlamlı kılan kültür de, bireylerin kent kimliğini şekillendirme sürecinde en kritik belirleyicilerden birisi olmuştur.

Sağlıklı bir kent kimliğinin oluşması, kültürel değerlerin sürekliliğinin sağlanması ve kentin geçmişten günümüze aktardığı maddi ve manevi mirasın korunmasıyla doğrudan ilişkilidir.

Kent kimliği bireyler topluluğu tarafından inşa edilir, sürdürülür ve geleceğe aktarılır.

Kent kimliğini kent kültürü bağlamında önemli kılan özelliklerden bir diğeri, kentin sahip olduğu         doğal ve tarihsel yapıların kent üzerindeki etkisidir. Kenti hem içinde yaşayanlar adına anlamlı kılan hem de onu diğer kentlerden ayırt eden söz konusu ögeler, kent kültürünün de maddi mirasıdır.

Bölgesel ve coğrafi farklılıklar, şehrin başka bir değerle değiştirilemeyecek kadar kıymetli hazinesidir. O halde söz konusu farklılıklar, kent kimliğini fiziki açıdan şekillendirirken aynı zamanda kent kültürüne katkı sağlamaktadır.

Kültür, bir toplumun ihtiyaçlarını karşılama biçimleri, kurum ve grupların, inanç ve geleneklerin oluşturduğu organik ve       değişken bir bütün olarak kentin oluşmasında ve yaşam biçiminin şekillenmesinde büyük rol oynar.

İnsanların birlikte yaşama işlevselliğinin yanı sıra bir arada          düşünme, sosyal ilişkiler       kurma, politik seçimler yapma gibi siyasi ve sosyolojik boyuta sahip kentler, bulundukları toplumun kültürel yapısından ayrı tutulamaz. Bu nedenle kentler mekân          görevi üstlenirken, hem bu alanların o toplumla bağını hem de kültürel sürdürülebilirliğini sağlamaya çalışır. Toplumların fiziksel, yapısal, sosyolojik farklılıkları kente özgü bir kent kültürünün oluşmasında temel etmendir.

Kent kültürünü meydana getiren en önemli unsurlarından biri olan tarihsel mirasın sürdürülmesi bu noktada kentlerin devamlılığının garantisidir. Bir kente has niteliklerin canlı tutulması, söz konusu mirasın geçmişten geleceğe aktarılması ile mümkündür. Yaşayan bir organizma olarak kenti geleceğe taşıyacak temel unsur, kente kimliğini kazandıran kültürel etkileşim araçlarıdır.

Kent kültürü toplumdan topluma değişiklik  gösterdiği için kentin sahip olduğu tarihsel bilinç, kente özgü doğal güzellikler,      gelenek ve görenekler, kentlilerin o             kente mekânsal ve manevi anlamda yükledikleri anlam, kentin politik, ekonomik ve yerel yönetim anlayışı gibi pek çok faktör o kenti benzersiz bir alana çevirmektedir.

Belediyecilik anlayışı, kentlerin gelişen vizyonunda büyük pay sahibi olmaktadır.          Kentlerdeki yaşam kalitesi ve sürdürülebilirliği sağlayarak kent kültürünün korunmasına hizmet eden bu anlayış, kentin özgün kimliğine kavuşmasında son derece etkilidir.

Yerel yönetimler, aynı şekilde, gerek kültürel açıdan gerekse fiziksel ve sosyo-ekonomik açıdan kentin kültürel anlamda gelişmesinden, ilerlemesinden ve kimliğini korumasından sorumlu olan kurumların başında gelmektedir.

Kentin tarihi dokusu, doğal güzellikleri, manevi kültürel zenginlikleri gibi unsurları, kentte yaşayanlar ile kent arasında duygusal bir bağ oluşturarak, insanların yaşadıkları kente karşı aidiyet duygusu hissetmelerini sağlar. Dolayısıyla bu unsurlar sayesinde kentte yaşayan insanlar açısından kent kültürünün oluşturulması ve korunması kolaylaştırılmaktadır. Kent kültürünün oluşturulması, korunması ve geliştirilmesi sürecinde asıl yetkili, halka en yakın kuruluşlar olan yerel yönetimlerdir.

Kent kimliğinin geliştirilmesi ve kültürel unsurların korunması hususunda bireylerin, sivil toplum         kuruluşlarının, yerel yönetimlerin yani kentin sürekliliği noktasında söz sahibi olan tüm paydaşların önemi bulunmaktadır. Bu noktada politikalar üretme konusunda başat unsur yerel yönetimler olmaktadır.

Belediyecilik faaliyetlerinde süregelen geleneksel algının değişmesi, bu konudaki çerçevenin genişlemesini   ve toplumsal taleplerde bir farklılaşma yaşanmasını beraberinde getirmiştir.

Belediyecilik faaliyetlerinin fiziki alt yapı hizmetlerinin verilmesinden ibaret olmadığının anlaşılmasıyla birlikte belediyeler hizmet alanlarını genişletmiş, sosyal ve kültürel alanlarda daha aktif rol almaya başlamışlardır.

Belediyecilik faaliyetlerindeki kültür ağırlıklı bu çeşitlenme Kültürel Belediyeciliğin bir kavram olarak oluşmaya başlamasının temellerini atmıştır

Kültürel belediyecilik var olan kent kültürünün canlılığını koruması ve yeni kurulan kentsel mekânlarda da oluşturulması noktasında önemli işlevlere sahiptir. Dolayısıyla kent kültürünü ve kültürel belediyeciliği yalnızca belediyenin tiyatro, sergi, kitap fuarı organizasyonları gibi faaliyetlerle sınırlandırmak yerine daha geniş bir perspektifle, kentteki kalıcı kültür öğelerinin korunması, değerlendirilmesi ve geliştirilmesi süreci olarak ele almak daha doğru olacaktır.

Kendine özgü  kültürel varlıklarıyla belli bir kimlik barındıran kentler, sokak ve meydanların yapısı ile de kimliğini ortaya çıkarmaktadır. Kentler sahip olduğu sokaklar, meydanlar, açık alanlar     ile insanların bir araya geleceği, etkileşim kuracağı, kentli kültürünü üretecekleri alanlar    olma özelliğini gösterirler.

Tüm bu alanların dolayısıyla kent kimliği adına kültürel unsurların korunması, geliştirilmesi ve yönetimi belediyecilik faaliyetlerinin varlığını ve işlerliğini gerektirmektedir. Dolayısıyla kent düzeyinde veya yerel nitelikte olan kültür sorunlarına          dair en doğru ve yerinde kararları alabilecek kuruluş, sorunların nedenselliğine dair en çok bilgiye sahip olabilecek olan belediyelerdir.

Kent kimliği oluşumunun geçmişten geleceğe uzanan bir süreç olduğu düşünülürse, çağın  getirdiği teknoloji ve yeniliklerin, belediyelerin faaliyetleri           öncülüğünde kentin imzası niteliğindeki değerlerle entegre edilmesi, kimliksel öğelerin etkili şekilde korunmasını beraberinde getirecektir.

Kentleşme oranının ve kent nüfusunun artmasına paralel olarak özgün kentsel değerlerin azaldığı, kentlilik bilincinin yitirilmeye başlandığı günümüzde var olan büyüme potansiyelinin kent kültürü ve kentlilik bilincinin kaybedilmemesi\ geliştirilmesi çabalarında zamanlamanın son derece uygun olduğu görülmektedir.

Yerel yönetimlerin, kentlilik bilincinin geliştirilmesinde katılımcı mekanizmaların          işletilmesine yönelik bir araç olarak sosyal      medyayı daha etkin şekilde kullanmaları gerekmektedir.

Kentlilik bilincinin geliştirilmesi için hizmetlerin vatandaşla          birlikte tasarlanarak vatandaşın katılımının sağlanması bu anlamda kentli paydaşların karar alma süreçlerine dâhil edilmesinin bir yolu olarak daha fazla kullanılması gerekir.

Diğer taraftan            belediyenin başta You Tube, Facebook ve Instagram gibi video ve fotoğraf paylaşım sitelerini kullanarak       kent markası oluşturma ve kentin tarihi ve kültürel değerlerini öne çıkarmaları gerekir.

Belediyelerin sosyal medyayı kullanımı son derece değerli ve günümüz koşullarında vazgeçilmez bir öneme sahiptir. Kentli değerlerin paylaşımı ve kentlilik bilincinin geliştirilmesi konularında bu  alandan daha fazla yararlanmak gerekmektedir. Bunun için belediyelerin kurumsal medya politikalarının belirlenmesinde kent kültürü ve kentlilik bilincini geliştirmeye yönelik çabaların daha fazla dikkate alınması gerekmektedir.

Kentlilik bilincinin geliştirilmesinde temel yaklaşım eğitim ve seminerlerin düzenlenmesidir.

Bu eğitim ve seminerler okul            öncesi eğitim kurumlarından başlayarak ilköğretim, lise ve üniversite düzeyinde       uygulanmalı, kentin tarihsel  ve kültürel birikimi ilköğretim, lise ve üniversite düzeyindeki genç kentlilere aktarılmalı ve bu yolla kente aidiyet duygusu oluşturulmalıdır.

Bu çerçevede özellikle üniversite gençliğinin bu kentte kalışlarının eğitimle sınırlı geçici bir süreç olduğunu düşünmeden onlara   kentin kültürünü tanıtacak, bu kentte yaşadıkları sürece kente aidiyet hissetmelerini sağlayacak projeler geliştirilmelidir.