Torbalı’nın antik tarihine ışık tutan Metropolis Antik Kenti’ndeki buluşlar etkilemeye devam ediyor. Birbirinden önemli buluşların olduğu Antik Kent’te bulunan mozaik döşemeler ise resim ve mozaik sanatına verilen önemi gösteriyor. Öte yandan usta yazar Ali Kazım Öz, keşfedilen mozaik döşemelerin tarihçesini konu alan bir yazı kaleme aldı. İşte o yazı;
Torbalı’nın antik tarihine ışık tutan Metropolis Antik Kenti’ndeki buluşlar etkilemeye devam ediyor. Birbirinden önemli buluşların olduğu Antik Kent’te bulunan mozaik döşemeler ise resim ve mozaik sanatına verilen önemi gösteriyor. Öte yandan usta yazar Ali Kazım Öz, keşfedilen mozaik döşemelerin tarihçesini konu alan bir yazı kaleme aldı. İşte o yazı;
Ünlü eseri Bakkhalar’da böyle anlatıyor Euripides, coşkulu kadınların hayatını. Özellikle Dionysos festivalinin ilk günlerinde dağlara çıkan kadınlar, içtikleri şarabın da etkisiyle, kendilerinden geçmiş halde ormanlarda koşuyor ve önlerine gelen canlı, cansız her şeyi yıkıp, parçalıyorlardı. Birkaç gün süren bu olaydan sonra evlerine, kocalarının ve çocuklarının yanına dönüyorlardı.
Bu durum, Freud’un araştırma konusu olarak ele aldığı, histeri nöbetine tutulmuş kadınların durumunu hatırlatmakta. Genellikle sosyo-kültürel altyapısı olan ve değişken ruhsal yapıya sahip kadınlarda görülen bu rahatsızlık, kadının baskı ortamına karşı bir tavrı olarak yorumlanabilir. Orpheus öğretisinde ise; günâhlarının kefareti için dünyaya gelen insan, ruhunu arındırarak kötü yanından kurtulabilirse, özgürlüğüne kavuşacaktır. Bakkhanalia törenlerindeki amaç da budur; ilkel kötülüklerin ve aşırılıkların gün ışığına çıkarılması ve böylece ruhun arındırılması…
Tiyatronun yanı sıra şarap ve eğlence tanrısı olarak anılan Dionysos adına yapılan törenler sırasında, Satyr’lerle birlikte resmedilen bu genç kadınlara Maenad veya Bakkha ismi verilmekteydi. Bakkhalar, antik dönemden günümüze kadar insanların ilgisini çekmiş ve birçok sanat eserine konu olmuştur. Genellikle, asma yapraklarıyla süslü başlıkları, karaca derisinden giysileri (nebris) ve ellerinde çam kozalaklı bir asa (thyrsos) ile tasvir edilmişlerdir. Seramik kapların üzerine yapılan resimlerdeki Maenadlar, kendinden geçmiş bir halde dans eder vaziyette resmedilmiştir. Kendinden geçme nedeni şarap, uyuşturucu veya aşırı meditasyon durumu olarak yorumlanabilir. Bu durumda bile satyr’lerin aşırı isteklerine cevap vermezler, gevşek khiton’larını tutup kanat dansı yaparak mekandan uzaklaşırlar. MÖ 6. yüzyılın sonlarında kırmızı figürlü seramiklerde bu şekilde tasvir edilen Maenadlar, mozaik döşemelerde farklı bir yüzle karşımıza çıkar.
1998 yılında Metropolis antik kentinde, tiyatro yakınındaki MS 2. yüzyıla tarihlenen bir mekânda mozaik döşemeler bulunmuştur. Mekanın güney ve batısındaki döşemeler günümüze kadar ulaşamamasına rağmen, diğer kısımlardaki buluntular dikkate değer niteliktedir. Mekanın ortasında Dionysos ile ilgili tasvirler, doğusunda tiyatro maskları ile balık ve kuş figürleri, kuzeyinde ise daha geç döneme tarihlenen kaba bir mozaik döşeme yer alır. Doğudaki panellerin konusu ve geometrik şekilleri Pergamon Z Binası’ndaki maske mozaiğinin daha sade bir benzeridir. Altı panelden oluşan Dionysos ile ilgili figürlere sahip mozaiğin panellerinden birinde Maenad portresi yer alır. Klasik dönem resim ve mozaik sanatından (Olynthos mozaiklerinden) farklı bir anlayışla işlenen Maenad portresi, ideal güzelliği yansıtır. Sadece alt kısmı kırık olan paneldeki figür oldukça iyi korunmuştur ve tüm detaylar rahatlıkla izlenebilmektedir.
Beyaz zemin üzerine uygulanan düz opus tesellatum tekniği çok renkli tesseralarla işlenmiştir. Saçları süsleyen yeşil defne yaprakları ve boyundaki lacivert çizgiler, cam tessera (smalti) tekniğinde yapılmıştır. Özellikle portrenin zemin üzerindeki devamlılığı, dış konturlarına paralel olarak çalışılan tesseralarla sağlanmıştır. Omuz üzerinde ve elbise kenarlarında bu devamlılık üç taş kalınlığına kadar çıkmaktadır. Maenad’ın vücudu karşıdan resmedilmesine rağmen, başı soluna dönük olarak verilmiştir. Bu nedenle boyunda oluşan dönüş çizgileri kahverengi tonlarında gölge olarak yansıtılmıştır. Benzer şekilde yüzün sağ tarafı da yetersiz ışık nedeniyle daha koyu renkli taşlarla gösterilmiştir. Doğal ışığın saçlarda yarattığı gölge oyunları, kahverengi ve taba renklerle gösterilmeye çalışılmıştır. Bu özellikleriyle Zeugma’dan kaçırılan ve yakın zamanda bulunan Parthenope mozaiğine benzediği ve hatta daha özenli bir işçiliğe sahip olduğu söylenebilir.
Portreyi saran çerçeve kareye yakın olup, önce beş sıra siyah-beyaz dişli bant şeklindedir. Aradaki dört taş sıralık beyaz boşluktan sonra, tüm diğer mozaikleri de saran ve simetrik demetleri olan ikili basit örgü yer almaktadır. Derinliği vermek amacıyla örgü beyazdan siyaha giden sarı rengin tonlarıyla oluşturulmuştur. Tüm mozaik döşeme ve kompozisyonları oluşturan tesseraların eşit boyda ve düzenli bir şekilde yerleştirilmesi, sanat kalitesini arttırmaktadır. Mozaik üzerinde antik dönem resim sanatının tüm özellikleri görülmektedir: derinlik, perspektif, üç boyutlu görünüm ve ışık-gölge oyunları… Bu yüzden Metropolis tiyatro mozaiğinin, MS 3. yüzyılda Antakya ve Zeugma’da örnekleri görülen kuzey Suriye geleneğinde yapıldığı söylenebilir. Muhtemelen Efes gibi önemli Ionia kentlerini dolaşan bir sanatçı veya elindeki şablonu kullanan yerel bir sanatçı tarafından uygulanmıştır.