Yaraları sarmakla görevli olan hastaneler bazen de kanayan yara olabiliyor.
Torbalı Devlet Hastanesi ben kendimi bildim bileli yara mesela.
Önce yeni hastaneyle her şey değişir dendi, sonra yeni yönetimle…
İkisi de değişti ama değişmeyen bazı şeyler hala var.
Kimse güle oynaya gitmez herhalde hastaneye.  (Çocuk bekleyenler hariç. Misal ben eşimle koşa koşa gidiyorum)
Kiminin acısı, kiminin rahatsızlığı…
Bu acı da geleneksel bir şekilde poliklinik saatleri dışında kendini gösterir. Hoş poliklinik saatinde olsa bu defa ‘Randevun var mı?’ derler adama ki diyorlar… Alayım dedin mi 15 gün sonraya randevu. 15 gün sonra, kim öle kim kala…
Hal böyle olunca mecburen ‘Acil Servise’ gidiyorsun…
Hah işte geldik işin en şatafatlı kısmına.
Burada alacaklı gibi karşılanıyorsun, bizi güler yüzle karşılamayın eyvallah ama misafirliğe gelen çocuğun, aynı eve gelen başka bir misafir çocuğa baktığı gibi neden bakarsınız ki hastalara.
Sözüm acil servis çalışanlara, (İşini hizmet aşkı çerçevesinde yapanlara sözüm yok elbet)
Hastaneye her girene ‘Yine mi sen!’ der gibi bakıp, her gelene ‘Bu acil değil neden geldin, polikliniğe git’ diyen bazen de onları aşağılamaya çalışan sağlık çalışanlarına…
Dün akşam maalesef bir sağlık sorunu nedeniyle bir yakınımı hastaneye götürdüm.
Kayıtlarda vardır 18.15’te bir kan tahlili yapıldı, 22.15’te ‘Kardeşim çıkarın şu damar yolunu ben özele gideceğim’ dedim. Bakın bir kan tahlilinin sonucu acil serviste 4 saat çıkmadı.
Acil bir durum olsa, kanın sonucuna göre adım atılacak olsa ‘Ohoooo’
Eminim ki kim olursa olsun 4 saat, tahlil sonucu beklemek zorunda değildir.
Ben gibi onlarca kişi ki yazının altındaki fotoğrafa bakınca net göreceksiniz mağduriyetin fotoğrafını.
Kendimi de geçtim dün aslında.
Akşam 21 sularında bir kadını getirdiler. Acıdan duramıyor. Kıvranıyor resmen, bakın sözüm meclisten dışarı bir köpek o şekilde kıvransa en hayvansevmez bile alır götürür o köpeği veterinere.
Kocası, eşinin haline bakıp içleniyor ‘Ya kardeşim önden alalım kadın acıdan duramıyor’ diyor görevliye.
Görevli, ‘Sıra var, herkesin işi acil’ diyor.
Diğer hastalardan homurdanmalar, ‘alın kardeşim günah kadına’… Tık yok görevlilerde…
Abi ne yapsın bir eşine bakıyor bir sağlık çalışanına…
Son bir umut, triyajdaki  görevliye ricaya, ne ricası ya ‘Yalvarmaya!’ ‘Yalvarmaya!’
- Abla bir bakın kadın ölüyor, zehirlendi herhalde!
Çok kıymetli ablamız: Merak etme ölmez!
Evet acıyla kıvranan kadın ölmedi ama insanlık öldü!
Ha merak edenlere bir saatin sonunda kadın normal sırası gelince içeri girip tedavi oldu…
Eminim ki amcanın Yarını kurtaracak parası olsa özel kliniğe çoktan gitmişti…
Peki ben ne yaptım tüm bunlar karşısında. Yapabileceğim tek bir şey vardı, başhekime durumu anlatmak. Sonuçta başarı gibi başarısızlığı da sahiplenmeliydi ve sorumluk almalıydı…
Kadının kısa süreli bir videosunu attım ve anlattım durumu, hani bir telefon etseniz de kadına yardımcı olsalar…
Cevap yok. Bakın bir başhekim bir gazetecinin mesajına dönmüyor. Hem de üzerinden bir gün geçmesine rağmen bir nezaket mesajı bile atmadan…
Üstelik kendim için bir şey istemedim, acılar içinde kıvranan bir kadına yardım edin dedim.
İster Allah rızası için ister vazife gereği için…
Muhtemelen bu yazıdan sonra arayacaktır; çünkü genelde hastaneyle ilgili olumsuz yazılarda arar. Olumlu yazılar da arama huyları da yoktur.
Bu defa da ben açmayacağım ama size söz hastane defterini de ben kapatmayacağım!

Peki bu yazımızda neyi anladık, yönetimin değişmesi bir şeyi değiştirmezmiş, asıl değişmesi gereken işleyişmiş…
Haydi sağlıcakla!