2007 yılından beri Torbalı’da faaliyet gösteren DB Tarımsal Enerji, ikinci biyodizel fabrika yatırımı için Mersin’de karar kıldı. Ataş Terminali’ne komşu olacak tesisin temeli Eylül ayında atılacak. 8 milyon dolara mal olacak tesis yıllık 60 bin ton biyodizel, 10 bin ton saf gliserin üretim kapasitesine sahip olacak. Son teknoloji ile biyodizelin yanı sıra biyojet üretimine geçiş imkanı da sağlayacak tesisin 2021 sonunda faaliyete geçmesi planlanıyor.

DB Tarımsal Enerji Yönetim Kurulu Başkanı Selçuk Borovalı, 15 yıl önce biyodizel sektörüne adım attıklarını ve Torbalı’da halen yılda 80 bin ton üzerinde biyodizel, 10 bin ton saf gliserin üretimi gerçekleştirdiklerini söyledi. Biyodizelin, atık bitkisel yağlar ve yağlı tohumların hammadde olarak işlenmesinden elde edildiğini hatırlatan Borovalı, son yıllarda yağlı tohumların ülke tarımına kazandırılması için birçok Ar-Ge çalışmaları yürüttüklerini kaydetti.

“10 MİLYON DEKARDA YAĞLI TOHUM ÜRETEBİLİRİZ”

Tarım ve Orman Bakanlığı, Enerji Bakanlığı, Çevre Şehircilik Bakanlığı, EPDK, TÜBİTAK işbirliğinde yaptıkları çalışmalarda olumlu sonuçlar aldıklarını ifade eden Borovalı, “Pelemir, Ketencik ve Hardal Otu'dan biyodizel ve gliserin üretimi ile ilgili çalışmalarda olumlu ve sevindirici neticeler alıyoruz. Ülkemizde her yıl 40 milyon dekar üzerinde nadasa bırakılan toprak var. Biz nadasa bırakılan marjinal tarım alanlarının 10 milyon dekarına talip olabilir ve enerji tarımı amacıyla yağlı tohum üretimini geliştirebiliriz. Bunu başardığımız zaman biyodizel ve gliserin üretiminin yanı sıra Türkiye’nin ithal ettiği yağlı tohum ve yem sanayinde kullanılan küspeyi karşılama imkanımız var. İlave olarak yılda 2 milyon ton yağlı tohum üretilmesinin önünü açacak girişimler için çalışıyoruz” ifadelerini kullandı.

60 BİN TON BİYODİZEL 10 BİN TON SAF GLİSERİN

Türkiye’de marjinal tarım alanlarını kullanarak, bölgesel kalkınma imkanı tanıyacak bu projenin heyecanı ile İç Anadolu’da kurulmuş çoğu zaman ithal tarım ürünü işleyen yağ fabrikalarının yerli ürün işler hale gelmesini ümit ettiğini dile getiren Borovalı, “Pelemir, Ketencik, Hardal Otu tarımı, aslında Türkiye’deki biyoyakıt sektörünü geleceğe taşıyacak bir proje. Geleceğe ait bu projede etkin bir şekilde yer almak için Mersin’de Ataş Terminali’nin bitişiğinde yıllık 60 bin biyodizel ve 10 bin ton kapasiteli saf gliserin üretim tesisi kurmak için imzaları attık. 20 bin metrekare alanda kuracağımız fabrikanın temelini eylül ayında atmayı hedefliyoruz. 8 milyon dolarlık bir yatırımla tesisimizi 2021 sonunda faaliyete geçirmeyi hedefliyoruz. Mersin bölgesi boru hatları dolayısıyla petrolde çok önemli bir lokasyon. Bir tarafta üretim olacak, diğer tarafta akaryakıt firmaları biyodizeli rekabetçi fiyatlarla bulabilecek. Zira, harmanlayıcılar mevcut tesisimizden alınan biyodizeli Mersin de harmanlama yapmak istediğinde ilave nakliye ücreti ile karşı karşıya kalıyor. Ataş Terminali’ne boru hattı ile bağlı olacak yeni tesisimiz neredeyse sıfır maliyet ve karbon ayak izi ile biyodizeli harmanlama noktasına ulaştıracak” diye konuştu.

BİYOKOMPONENTLİ UÇAK YAKITLARI DA ÜRETİLEBİLECEK

Selçuk Borovalı, bu yatırımla yakın bir zamanda AB ülkeleri hava sahasındaki uçaklar için zorunlu kılınacak biyokomponentli uçak yakıtlarının ülkemizde üretimine de geçiş imkanı sağlayacağını vurguladı. Borovalı şunları söyledi: “Hammadde tabanını geliştirdiğimiz zaman biyodizel üretmenin ötesinde havacılık yakıtı JET A1'e harmanlanan biyojet üretimi de söz konusu olabilecek. 2023-2024’ten itibaren havacılık yakıtları içerisinde biyokomponent biyojet yakıtına ihtiyacımız olacak. Biz kendimizi, hammadde ve teknolojik bilgi açısından havacılık yakıtı üretmeye hazırlayacak şekilde hazırlıyoruz. Mersin' deki tesisimizi kurarken, bu teknolojiyi göz önüne alarak kuruyoruz. İleriki yıllarda ülkemizde Biyojet üretimine geçiş için gerekli ilk basamağı hazırlıyoruz. Bu konuda yatırımcılara güven veren bir düzenleme yapılır ve sektöre ileriki yıllar için bir perspektif sunulursa yatırımcı kendiliğinden gelecektir. Virüs sonrası ülkelerin tarımsal kaynaklarını kullanmanın ne kadar önemli ortaya çıktı. Türkiye’deki marjinal tarım alanlarının kışlık yağlı tohum bitkileriyle ekilmesi beraberinde büyük bir ekonomiyi harekete geçirecek" dedi.