Torbalı’daki Yunan işgali nasıl başladı?
 

Dr. Yasin Kayış (Tarihçi): Küçük ve Büyük Menderes ovalarındaki kentleri Bayındır, Tire, Ödemiş ile Söke, Aydın, Nazilli işgal etmek üzere harekete geçen Yunan kuvvetlerinin ilk hedefi, İzmir’den güneye uzanan demiryolu hattının kavşak noktası olan küçük Torbalı kasabasıydı. 20 Mayıs 1919 gecesi Yunan işgaline uğrayan Torbalı, diğer kentleri işgal için bir sıçrama taşı oldu. Bir hafta sonra Torbalı’dan harekete geçen Yunan kuvvetleri Bayındır ve Tire’ye girdiler. Ödemiş ve Aydın’da ise Kuvai Milliye’nin direnişiyle karşılaştılar. İşgalin hemen ardından Torbalı istasyonu civarında bir karargâh kuran Yunanlılar daha

sonra köylere yayıldı. Pek çok köye Yunan karakolu kuruldu. Kısa süre sonra da 2. Yunan Tümeni’nin karargâhı Torbalı’ya taşındı. Yunanlılar; Bayındır, Tire ve Ödemiş’teki birliklerini Torbalı’dan kontrol etmeye başladı. Torbalı’nın işgali köylerde bir panik havası yaratmıştı. Evlerini terk edenler dağlara, ormanlara ve kırlara kaçtı. Kimileri İtalyan işgal bölgesine sığınırken, Yörüklerin bir kısmı henüz Yunan işgaline girmemiş Afyon yaylalarına göç etti. Evlerini terk edenlerin bazıları kısa süre sonra evine dönse de bazıları işgal sonuna kadar kırlarda çadırlarda yaşamaya devam edecekti.

İşgalin ilk günlerinde yaşanan gelişmeler nelerdi? Ve ilk direnişleri başlatan isimler kimler oldu?

İşgalin hemen sonrasında başlayan “Torbalı’dan kaçış”, o tarihlerde Sivas’ta bulunan

Mustafa Kemal’in de dikkatini çekmişti. Aldığı istihbarata dayalı olarak 26 Ekim 1919’da Harbiye Nezareti’ne bir telgraf çekti. Baskı ve zulümler sonucunda Tire halkıyla birlikte, Torbalı halkının da yaşadıkları yerlerden göç etmekte olduğuna dikkat çeken M. Kemal, Osmanlı hükümetinin bu soruna çözüm bulmasını istiyordu. İşgal karşısında kaçanlar, çaresizce boyun eğenler olduğu gibi Yunan çıkarlarına hizmet eden kişiler de vardı. Örneğin Torbalı Hakimi Kırkağaçlı İsmail Hakkı Efendi’nin, bu tavrı dönemin belgelerine yansımıştı. Ancak olanları kabul etmeyip direnenler de yok değildi. “Hortunalı Hamit Efe”, Torbalı’da direnişçilerin başını çekiyor, pek çok köylü de gizlice Hamit ve çetesini destekliyordu. Hamit, o yıllarda henüz hayatının baharında, 26-28 yaşlarındadır. Gözü kara, çevik, haktan yana ve mazlumun yanındadır. Yunan askerlerinin atına el koymasıyla başlayan bir çatışma sonucunda, dağlara çıkar. Küçük Mehmet, Kara Yusuf oğlu Raşit, Etem Ağa, Ali, Yörük Hasan, Abdurrahman’ın Mecit, Kara Ahmet ve Çete Osman da ona katılır. Hep beraber Torbalı’nın dağlarını (Özellikle Karakızlar, Ormanköy, Dağtekke civarı) mesken tutarlar. Halkın önemli bir kısmı da Hamit ve çetesine sahip çıkar, “yataklık” eder. Kimisi Hamit’i evinde saklar, kimisi dağlara yemek taşır, kimisi de cephane temin eder. Hamit de hem işgalcilere hem de işgalcilerle birlik olanlara karşı halkı korurdu.

Yunan birliklerinin Torbalı’daki temel amaçları nelerdi?

Şüphesiz ki Yunanlılar işgali “geçici” olarak görmüyor ve Batı Anadolu’ya “yerleşme”yi

planlıyorlardı. Siyasi ve demografik nedenlere dayandırdıkları işgalin ardında ekonomik beklentiler de yatıyordu. Öncelikli ekonomik hedefleri Batı Anadolu’nun tarımsal zenginliklerini işletmek ve Yunan ekonomisi için artı değer oluşturmaktı. Sultan Abdülhamid döneminden kalan Tepeköy Çiftliği’ni yeniden canlandırılma çabaları da, işte bu ekonomik beklentilerin bir yansımasıydı. Yunanlılar, Sultan Abdülhamid’den sonra devlet hazinesine devredilmiş olan çiftliği adeta yağmalanmış ve harap olmuş bir halde bulmuşlardı. İzmir havalisinin Yunanlı Yüksek Komiseri Sterghiadis, Tepeköy Çiftliği’nin yeniden canlandırılması için Tepeköy’e bir çiftlik yöneticisi atadı. Yunanlı yönetici çiftlikteki görevine başladığında çiftlik evi bakımsızlıktan harap olmuş, sığır ahırları ağzına kadar hayvan pisliğiyle dolmuş, kuşüzümü asmaları zamanında budanmadığı için görünmez hale gelmiş ve incir ağaçları yozlaşmaya bırakılmıştı. Avrupa’da ziraat üzerine tahsil yapmış olan Yunanlı yönetici Tepeköy’e gelirken yanında iki tane de eski traktör getirmiş, çiftliği bir eğitim merkezine dönüştürmek için çalışmalara başlamıştı. Bu amaçla Tepeköy at yarışları için yapılmış olan bina, Yunanlılar tarafından seminer salonu ve motor bakım atölyesine dönüştürüldü. Çevredeki dağlarda yabani incir ve zeytin ağaçlarını aşılayıp meyve verir hale getiren köylülere, bu ağaçların mülkiyeti devrediliyor; traktörlü tarıma geçilmesiyle bir kişinin yılda on hektarlık araziyi tek başına işleyebilmesi planlanıyordu. Göz alabildiğince uzanan çiftlik arazisi, çeşitli ürünler yetiştirmek için son derece elverişliydi. Ancak Yunanlılar için Tepeköy’ün asıl önemi, buranın bir eğitim yeri olarak düşünülmesinden kaynaklanıyordu. Yunanlılar’a göre bu örnek çiftlik sayesinde Türk ve Rum köylüleri İzmir ve havalisinin zirai zenginliklerinden yararlanmayı öğreneceklerdi. Yunanlılar Tepeköy’de çakacakları kıvılcımla, Anadolu’nun tamamında bir tarımsal dönüşüm yapmayı planlıyorlardı. Tabii bu Yunan ekonomisi için ciddi bir zenginlik kaynağı olacaktı.

Torbalı’nın düşman işgalinden kurtuluşu nasıl gerçekleşti?

26 Ağustos 1922’de Türk ordusunun başlattığı saldırı (Büyük Taarruz) ile Yunan ordusu

Afyon’da bozguna uğratılmış ve Yunanlılar işgal ettikleri yerleri yakıp yıkarak geri çekilmeye başlamıştı. Yunanlılar çekilirken, Türk ordusu takip ediyor; intikamdan korkan Rumlar İzmir’e doğru kaçarken, işgali yaşamış olan Türkler, Yunan ordusundan canını, malını, namusunu korumaya çalışıyordu. Tüm Batı Anadolu adeta bir can pazarıydı…

Büyük Taarruza katılan kuvvetlerimizden biri de 3. Süvari Tümeni’ydi. Komutanı Çolak

İbrahim Bey henüz 30 Ağustos 1922’de albaylığa terfi etmişti. Afyon’dan itibaren Yunanlılar’ı kovalamakta olan 3. Süvari Tümeni, 1 Eylül 1922’de Keles’e girmiş, orada Yörük Ali Efe kuvvetleriyle birleşmişti. Ödemiş ve Tire’deki Yunan kuvvetleri

ise Türk kuvvetleri gelmeden geri çekilmiş, yerli Rumların büyük çoğunluğu da onlarla birlikte kaçmıştı. Halk Ödemiş’te kurtarıcılarını şenliklerle karşılarken, milli kuvvetlerimize Yunan kuvvetlerinin Torbalı’da kümelendiği bilgisi ulaşır. Küçük Menderes’ten çekilen Yunan kuvvetleri Torbalı’dadır. 3. Süvari Tümeni Kumandanı Çolak İbrahim Bey, birliklerine derhal hareket emri verir. Yörük Ali Efe de Ödemiş’te hazırlanmış olan kutlama sofrasından yemeğini bitirmeden kalkar ve kızanlarıyla birlikte Torbalı’ya gelmek üzere yola çıkar. Albay Çolak İbrahim Bey ve Yörük Ali Efe kumandasındaki kuvvetler Torbalı’ya yaklaşırken Küçük Menderes’ten çekilen Yunanlılar da Torbalı’ya konuşlanmış, direniş için hazırlanıyorlardı. Nihayet öğleden sonra karşı karşıya gelen kuvvetler arasında büyük bir muharebe başladı. Bu arada Aydın’dan çekilen Yunan kuvvetleri de Torbalı’ya gelmiş muharebeye katılmıştı. Torbalı’da ise tam bir can pazarı yaşanıyordu. Torbalı (Nahiye Merkezi), Çaybaşı, Ahmetli, Kuşçuburun, Yeniköy alev alevdi. Halk, kurtuluşla ölüm arasında gidip geliyordu. Sonunda Yunan kuvvetleri; III. Süvari Tümeni’nin 27. ve 28. Alayları, topçu birlikleri ve Yörük Ali Efe kuvvetleri karşısında geri çekilmek zorunda kaldı ve İzmir’e doğru kaçmaya başladı. Torbalı, küller ve dumanlar içinde de olsa 7 Eylül günü kurtuluşu görmüştü.

Yunan askerlerinin işgal süresinde verdikleri zararlar nelerdi?

Üç yıl, üç aydan fazla süre Torbalı’yı işgal altında tutan Yunanlılar, Torbalı’ya en büyük

zararı geri çekilirken verdiler. Tüm Batı Anadolu’da yaptıkları gibi bu küçük kasabayı da yakıp yıkarak geri çekildiler. Kurtuluşun ardından Yunanlıların verdiği zarar yabancı temsilcilerin de bulunduğu komisyonlarca yerinde tespit edildi. Yunanlılar’ın Torbalı’dan çekilirken yaptıkları ise; bu komisyonlardan birine rehberlik eden Yüzbaşı İsmail Hakkı Efendi’nin, 29. Ekim 1922 tarihli raporuna şöyle yansımıştı 7 : Kayas [Pancar]- Bir Hristiyan köyü olup, tamamen yanmıştır. Tiryanda– Bir istasyon olup yakınındaki Tâhir Bey çiftliği ile yakılmıştır. Torbalı– 200 haneli bir köy olup 87’si yanmıştır. Köy yağma ve tahrip edilmiş, ırza tecâvüz olmuştur. Yunanlılar geri çekilirken köyden kadın-erkek yirmi beş kişiyi şehit etmiş, işgâlin başından sonuna kadar şehit edilenlerin sayısı elliyi aşmıştır.

Aydın’dan çekilen düşman kuvvetleri, Torbalı’ya bağlı Çaybaşı, Ahmetli ve Kuşçuburun

köylerinin tamamını, Yeniköy’ün ise yarısını, yakmıştır. Çaybaşı’ndan sekiz, Ahmetli’den altı, Kuşçuburun’dan dört kişi katledilmiştir. Bu yörede Yunanlılar bir hangara 23 kişiyi toplayarak, hangarla birlikte yakmışlardır. Cellât İstasyonu– Yandığı gibi istasyon yakınındaki demiryolu görevlilerine ait on beş hâne de tamamen yanmış, Cellât’ta eser kalmamıştır. Yunanlıların, geri çekilirken arkalarında bıraktıkları manzara korkunçtur. Torbalı’da “Hükümet Konağı, 2 okul, 2 medrese, 1 cami, fabrika, 562 hane, 2 han, 28 dükkan, 5 çiftlik yakılmış ve tahrip edilmiş”; Dağkızılca ve bağlı köylerinde ise “8 okul, 3 cami, 2 fabrika, 1 tekke, 208 hane, 2 han yıkılmış ve tahrip edilmiştir”

TORBALI’DAN YUNANLILARA ESİR DÜŞEN TÜRKLER

Yunan işgali sırasında Anadolu ve Trakya’da pek çok Türk, Yunanlılar tarafından esir edilmiş, tutuklanmış ve Yunanistan’daki çeşitli hapishanelere, kamplara gönderilmiştir. Torbalı’dan Yunanlılara esir düşen Türklerden isimleri belirlenebilenler şunlardır:

1.         Mehmedoğlu Hüseyin

2.         Mustafaoğlu Çolak Osman

3.         Mehmedoğlu Sakar Ali

4.         Alioğlu Emin

5.         Mehmedoğlu Arif

6.         Mustafaoğlu Çolak Osman

7.         Dağtekke’den Mustafaoğlu Süleyman

8.         Dağtekke’den Halil İbrahimoğlu Mehmed

9.         Ragıboğlu Arnavut Kâzım