Öncelikle belirtmek isterim ki hedefimiz İlknur Hanım değil. Merak edilen Torbalı’yı yangın yerine çeviren bir konu var. İlknur Hanıma yardımcı olmak gerek. Yoksa 3-5 kendini bilmez kadını linç edecek.

Siyasette hiçbir etkisi olmayan, duruş sergileyemeyen, her sorana ayrı yalan söyleyen birini eleştirecek birisini eleştirecek değilim. Ki kendisi bir kadın.

Torbalı’da İlknur hanımın taktığı rozet değil de hesabına gelen 500 bin TL konuşuluyor.

Böyle bir şehir efsanesi var iki gündür her yerde konuşuluyor.

Dediğim gibi kendisinin üstüne gitmeye gerek yok neticede bir kadın.

Dünden beri başımın etini yediler, yaz da yaz.

Kardeşim buğulu camlara yazmıyoruz.

Ama merak edip arayan bir değil iki değil.

Ben zaten vatandaştaki merak ve ilgiyi anlamıyorum. Ama şunu da demeden geçemiyorum. Kardeşim madem böyle bir şey duydun, sosyal medya hesabından kendin sor.

Papatya falınızdan yemek masasında ki düzeninize kadar her bir şeyi sosyal medyada paylaşıyorsunuz bunu da paylaşın. Abartmıyorum evden çıkarken hangi ayakkabıyı giyeceğini soruyorsunuz ama. İlknur Hanım’ın banka dekontunu nedense bana soruyorsunuz.

İlknur hanım devir çok değişmiş, insanlar çok meraklı, hiç özel hayat falan dinlemiyorlar.

Bizde meslek icabı kamuoyunu aydınlatmakla görevli kişileriz. Kamuoyunun sesi kulağıyız. Ne olursunuz bizi hor görmeyin.

Merak edilen 500 bin TL’lik banka dekontu hakkında bir açıklama yapmak ister misiniz?

Biz elçiyiz bize zeval olmaz.

Bence çıkın anlatın, yoksa bu dedikodu yedi düvele yayılır.

Aradan 30 yıl geçsede siz açıklama yapmadığınız sürece konuşulacaktır.

Var yok, içeriği bizi ilgilendirmez, ama inanıyorum ki sizin gibi şeffaf bir siyasetçi bu konuya açıklık getirecektir.

Sizde bir açıklama yaparsanız hem zatıâlinizi, hem beni bu dedikoducu insanlardan kurtarmış olacaksınız.

Kendiniz için olmasa bile benim için rica ediyorum.

Açıklama yapacaksanız bilgilendirmek için yazıyorum.

İddialar şöyle güya 30 Nisan’da hesabınıza para yatıyor.

Sizde ya aynı gün, yada bir gün sonra 1 Mayıs ta Rozeti takmışsınız.

 Rozeti ne zaman taktınız?

Bu arada hayırlı olsun, sizin peşinizden AK Partiye en az demokrasiye inanan binlerce kişi gelecektir.

Sayın Bakanın lafı aklıma geldi şimdi “Hiç bir şey olmasa bile bir şeyler oldu mu?

Neyse…

Konumuzun İlknur Demirtaş ile olan bölümünü geçtik.

Konumuz kendi menfaatleri için insanların onuruyla ve gururuyla oynayanlardır.

İnsanları kamuoyu önünde rezil etmeyi bırakın aile içinde itibarsız hale getirdiler.

Ne gerek vardı kişiliğinizden ödün vermeye, zaman su gibi akıp geçiyor, 3 sene sonra sandık vardı.

İnanın bu kadar efor da kaydetmenize gerek yoktu. Ama onun öncesinde genel merkeze bir belediye götürerek vekillik garanti altına alınmalıydı.

Şimdi rahat olun ve arkanıza yaslanın. Bir makam için kişiliğinizden ne kadar ödün verdiniz onu düşünün.

Ben pazarda limon satarım ama adam satmam diyenlerin adam satın aldığına tanık oluyoruz.

Keşke pazarda limon satsaydınız da vatandaşın nezdinde kendinizi bu duruma düşürmeseydiniz.

Bu hesapları yapan, karakterini bir anda silip makam peşinde koşanların hesabı Mustafa Akbıyık ile İlknur Demirtaş sınırlı değil.

Bugüne kadar hep bir düşünce vardı. Akbıyık ile Demirtaş ile 14 oy netleşti.

Bu iki kişi üzerinden zan altında kalan 17 kişi şimdi rahat bir nefes aldı.

Sadece CHP değil DEVA Partili yöneticilerde rahat bir nefes aldı.

İlknur hanım CHP’ye hiçbir yanlış yapmadı, İzmir’den gelen yöneticiler “Biz milli iradeye sahip çıkmaya geldik” dediler. Akıllarıyla oynadın dalga geçtin. Her sorana aynı yalanı söyledin.

Senin oy verdiğini, vereceğini iddia eden kişilere şunu dedim:
‘Çekimser kalsın, meclise gelmesin, AK Parti seçimden çekilir’

(bundan sonra telefonda konuşurken daha dikkatli olurum.)

Torbalı’da siyasi hayatınız son bulmuştur. Bu kara leke sizin yakanızdan hiçbir zaman düşmeyecektir.

Bugün bunu bir başarı gibi görenler yarın toplum nezdinde dışlanacaktır.

(bir çerçi hikayesi var bilmeyenler için kısa geçeyim merak eden internetten bulur)

 “Çerçinin biri bir gün köyün birinde altına kaçırır. Aradan 30 sene geçer ve unutulmuştur diyerek köye tekrar gider. Köyün girişinde bir pınar görür hem eşeğini sulamak hem de kendisi iki dakika soluklanmak ister. O esnada köydeki bayanların biri diğerine sorar sen kaç yaşındasın? Ben yaşımı bilmiyorum ama çerçi bizim köyle altına kaçırdığı yıl ben dünyaya gelmişim” der.)

Bu işlerin müsebbibi Mustafa Akbıyık’tır. Kendisi ihanetin yıllarca unutulmayacak Çerçi’nin ta kendisidir.

Madem bir örnek verdik Fırıldak kubi’siz olmaz ama yerimiz dar, zamanımız bol.

Mustafa ile aklımıza ne gelse oturur sizin için iki satır yazarız.

Eski siyasetçiler bilir, Fırıldak Kubi bile sizin kadar hızlı değildi.

Neyse konunun özüne dönelim

İlknur Hanım yeni aldığınız, alacağınız proje işleri şimdiden hayırlı olsun.

Çektiğiniz çileler gözünüzün önüne gelir duruş sergilersiniz diye ümit ettim, ama nafile. Ama iki proje yetmez, şimdi siz bir fazlasını isteyin.

Evet şimdi gönül rahatlığı ile yazabilirim. 17 kişiyiz, Çanakkale ruhuyla devam ediyoruz.

O gün nasıl gözü dönmüş topraklarımıza göz diken düşman ile mücadele ettiysek; bugün de milletin iradesine göz diken, gözü dönmüşlere karşı mücadele edeceğiz.

Milletin iradesine sahip çıkanlar ile aynı safta olduğumuz için ne mutlu bizlere.

Yarınlar için çocuklarımıza, milyonlar bırakamasak bile onurlu duruşumuz mirasımız olsun dileğiyle kalın sağlıcakla.

Not: Hafta sonu bir yazı daha yazacağım dedim. Maalesef yine yazamadık. Elbet bir gün İsmail Uygur ile birlikte yaşadığımız anıları yazarız. Ama ilk önce seçimden sonra yazacaklarım var.

Bu yazımız “limon satarım ama hayatta adam satmam” diyenlere ve sonra makam için kişiliğinden ödün verenlere gelsin..!