Pandemi nedeniyle uzaktan eğitime geçen okullarda alt kademede eğitim gören öğrenciler büyük sıkıntılarla boğuşuyor. Yüzde yüzlük katılım oranına hiçbir zaman ulaşılamayan Torbalı’da özellikle birinci ve ikinci sınıflar okuma yazmada büyük zorluklar yaşıyor. Yüzlerce birinci sınıf öğrencisi okuma yazmayı öğrenemezken, çok sayıda ikinci sınıf öğrencisi de okuma-yazmayı unutur hale geldi. Torbalı Eğitim Sen İlçe Temsilcisi Nuri Önder, “Öğrenciler için bir sürü yetersizliği barından uzaktan eğitim, özellikle ilkokul birinci sınıfa başlayan öğrenciler açısından düşünüldüğünde çok daha vahim sonuçlar taşımaktadır” dedi.

KOLEKTİF İLİŞKİ GERÇEKLEŞMİYOR

Birinci sınıfların yaşadığı sıkıntılara değinen Önder, “Dikkat süresi çok kısa olan, kendini yönetme becerisinden uzak olan bu küçükler telefon veya bilgisayar ekranı karsında öğretmenini dinlemekle karşı karşıya bırakılmıştır. Eğitim sürecinin olmazsa olmazı olan öğrenci öğretmen arasında kurulması gereken bağ, çocuğun kişiliğinin gelişiminde ve toplumsallaşmasında belirleyici olan kendi aralarında kurulması gereken kolektif ilişki hiç gerçekleşmemiştir.” dedi.

Genel anlamda da uzaktan eğitimle ilgili açıklamalarda bulunan Önder’in uzaktan eğitimle ilgili ifadeleri şu şekilde:

Pandemi gibi bütün dünyayı etkileyen bir süreçte uzaktan eğitim kuşkusuz ki köklü önlemler alınana kadar başvurulacak yöntemlerden biri olarak değerlendirilebilir. Ancak ısrarla belirtmek gerekir ki uzaktan eğitim asla yüz yüze eğitimin yerine geçirilebilecek veya aynı beklentilerle ele alınabilecek bir öğrenme süreci değildir. Uzaktan eğitim için bir başarı kıstası oluşturulamaz; öğrenci ve öğretmen için başarılı veya başarısızlık değerlendirmesi yapılamaz. Hele ki bizim ülkemiz gibi fırsat eşitsizliğinin bu kadar belirgin, alt yapının, teknik gereksinmelerin bu kadar yetersiz ve yoksulluğun bu kadar derin olduğu bir toplumda uzaktan eğitim, en temel hak olan eğitim hakkının nasıl yok sayıldığının, kimlerin nasıl mahrum bırakıldığının bir göstergesine dönüşmüştür.

Bir yıl geride kalırken eğitim öğretim adına yapılanlar mart ayında ilk virüs ile karşılaştığımızdan daha ileride değildir. Bakanlık sokaktaki bir vatandaş sorumluluğu ile telkinlerde bulunmuş, virüs kalktığında nasıl eğleneceklerine dair hayallerini kamuoyuyla paylaşmıştır. Ancak okulların gerekli hijyen koşullarını sağlamak üzere hiçbir yatırıma yönenilmemiştir. Ne okullarda tuvalet ve lavaboların sayısı artırılmış, ne gerekli temizliği sağlamak üzere hizmetli personel atanmış, ne sınıf sayılarını azaltarak gerçekleştirilecek yüz yüze eğitim için yeterli sayıda öğretmen ataması yapılmış, ne sağlık personeli görevlendirilmiş ne de öğrencilerin okula taşınması için gerekli ulaşım önlemleri alınmıştır. Her şey önceden görülüp hesap edilebiliyorken, olmadık kararlar alıp, alınan karardan iki gün sonra dönülmesi, bakanlığın süreci yönetememesinin bir göstergesidir.                                      

Dolayısıyla yüz yüze eğitimin önündeki engel virüsle mi ilgili yoksa virüse karşı bir türlü alınmayan önlemlerle mi ilişkilidir diye sormak gerekiyor. Sürecin en başından beri “çarklar ne pahasına olursa olsun dönecek” denilerek, en az bir ayı kapsayacak genel karantina veya tam sokağa çıkma yasağı ve ihtiyaçlar doğrultusunda kamu kaynakların, tespit edilen eksikleri(derslik, temizlik personeli, öğretmen, ekipman, lavabo, tuvalet vs) acilen gidermek üzere seferber edilmesi(ki bu kaynakların büyük şirketleri kurtarmak üzere teşvik ve vergi affı olarak sonuna kadar harcanmıştır) gibi önlemler, kamuoyu ile paylaşılan bilgilerde şeffaf davranılmaması nedeni ile toplumun yanlış yönlendirilmesi nedeni ile virüsün yayılmasının kontrol edilememesi yüz yüze eğitimi de olanaksız hale getirmiştir.

Sonuç olarak Uzaktan eğitim süreci, siyasal iktidarın sınıfsal tercihinin en açık göstergesi olmuştur. Virüsten çok önce bakan tarafından ifade edilen ve yönetmeliklerle düzenlenen nitelikli/niteliksiz okul ayrımı, eğitime ayrılan bütçenin yetersizliği, yatırımların eksikliği, devlet okullarının değil özel okulların desteklenmesi gibi eğitimde fırsat eşitsizliğini derinleştiren ve kamusal eğitim hakkını bir ayrıcalığa dönüştüren bu sınıfsal tercih virüs süreci ile ayyuka çıkmış, küçücük çocukları telefonun çekeceği yüksek tepelere çıkartmıştır. 

Yüzyüze eğitim koşullarının bir an önce sağlanabilmesi bakanlığın alacağı önlemlere bağlıdır. Bu kapsamda acilen bütün öğretmenler en kısa zamanda aşılanmalı ve yukarıda belirttiğimiz sınıfların sosyal mesafeye göre seyreltilmesi, öğretmen sayısının arttırılması,  hijyen için gerekli olan ekipman, derslik, lavabo, tuvalet eksikleri acilen giderilmeli ve hizmetli personel ataması yapılmalı, öğrencilerin özel servislerle sağlık önlemleri alınarak taşınması sağlanmalı, okullara sağlık personeli görevlendrilmelidir Yukarıdaki şartlar sağlanmadan atılan her adımın var olan sorunları daha da artıracaktır.