Dünkü köşe yazımında sonunda belirtmiştim. Bir köşe yazısı daha yazacağım. Yarına(Bugüne) bırakma sebebim ise Mustafa’ydı. Olur son dakika aklı başına gelir. Girdiği yanlıştan son anda döner diye ümit ettim. Aslında ümidim yoktu ama kurdukları komployu benim üzerimden yürütmelerine sebep olmak istemedim.

Oysaki Mustafa çoktan dümen suyuna girmişti. Kirli sularda seyretmeye devam ediyor bunun dayanılmaz hafifliğiyle yaşıyordu. Olacaklardan hiç ama hiç haberi yoktu.

Şimdi Mustafa’yı  istedikleri gibi yönlendirecekler. Hele bir istediklerini yapmasın. Cübbeli Ahmet hocanın “Girerken alttan çıkarken üstten” fıkrası misali..!

Bir kere çuvala girdi, istenilen şekle girecek. Aksini düşünmek istemiyorum..!

‘Bizimle alay mı ediyorsun? Bizi memlekete rezil mi edeceksin? Biz senin yüzünden ne hallere girdik? Nasıl insan içine çıkarız? Sana güvendik’ tarzında sözlerle. Baskıyı iliklerine kadar hissettirirler.

Hele bir yanlış yapsın..!

      MUSTAFA KARARINI MECLİSTE DEĞİL OFİSTE VERİYOR

“What time is it” diyerek saatin kaç olduğunu evrensel bir dilde soruyorum.

Türkçesini zihinsel engelli rahmetli İbo’ya her soran kişiye, kendine has tarzı ve iki elin parmaklarıyla “onnnnn” derdi.

Bende Mustafa üzerinden 55 bin kişinin kararına daha doğrusu arkadaşların savunduğu dillerinden düşürmedikleri “Milli iradeye ve demokrasi” diyenlere soruyorum saat kaç?

Mustafa ile çekilen fotoğrafta detay ararsanız sizde benim gibi ihanetin meclisten önce yapıldığını fark edersiniz.

İhanet diyorum, neden?!

Mustafa gurup toplantısına girmeden önce Özgür Erman Çağlar ile resim çektiriyor ve Atilla Kaya’nın elinden rozet takılıyor. Paylaşılan resimdeki saate bakın. İşte o resimde ki saat ihanetin resmi saati.

İhanet diyorum çünkü o resimden sonra CHP gurup toplantısına girdi.

Guruba girmeyerek, meclis sırasına ‘Ben artık AK Partiliyim sandalyem orada değil burada olacak’ deseydi. Ben ‘Adam’ derdim.

Yani siz mecliste bana baskı dayatma uygulandı dediğine bakmayın.

Rozeti ise neden takıyorlar. İşi garanti altına alıyorlar. Bak sakın bizi satma. Rozeti taktın. İş bitti. ‘Biz sana güvendik ve milli iradeye saygı duymuyor ve CHP’nin anasının ak sütü gibi helal olan belediyesine göz koyduk. Eğer ki senin oyunu sandıkta görmeyelim seni deşifre ederiz’ dediler ve istedikleri doğrultuda yönlendiriyorlar.

Belki meclisten sonra Mustafa direndi. O esnada ise Mustafa sanırım biraz geç kaldık. Serkan Yılmaz sana yapılana tahammül edemedi. Sana dil uzatanın dilini el uzatanın ise elini keseceğini söylemiş.

‘Bak biz işte böyleyiz bir adam ile yol yürüyorsak ölümüne yürürüz’ dediler.

Haşa Serkan Yılmaz İlah ya kimse laf söylemeyecek değil mi?

Siz ancak bununla Mustafa’yı yersiniz.

Bu arada Mustafa diyorum, soy ismini yazmadığım için en çok babası ile kardeşi sevinecektir.

Ailesi ‘Yaz bizce bir sıkıntı yok’ derse yazarız.

Mustafa dediğim gibi bir kere girdabın içine girdin sakın dediklerinin dışına çıkma. Ve ya çıkmayı dene de ne oluyor bir gör.

“Allah, tuzak kuranların en hayırlısıdır.” Bakın nasıl dolandı yalanları ayaklarına. Her şeyi hesapladınız, her şeye gücünüz yetiyor. Şimdi başka hesaplara düştünüz ama bir akrep bir de yelkovana ayar çekemediniz.

MUSTAFANIN AÇIKLAMALARINI OKUYUNCA BEN, ŞOK ŞOK ŞOK

Mustafa’nın resmini Serkan Yılmaz paylaşınca şaşırmadım, aksine sevindim yoksa Mustafa diğer 17 kişinin de adını zehirleyecekti. Onurlu ve o kadar da gururlu kişilerin adını temize çıkardı.

Mustafa’nın açıklamalarını dışardan aklı başında birine okutsak bu açıklamalar kime ait diye sorsak. Alacağımız cevap şu minvalde olur.

“Bu açıklamaları yapan kişi kesinlikle 15 Temmuz gazisi. Tankların altında bir yakınından ya da kolu bacağından oldu. Yaşını tahmin edemiyorum ama Kıbrıs gazisi de olabilir. Bu karakterdeki kişilik kesinlikle Zeytin Dalı operasyonuyla Afrin’e katılmak isteyen sivil bir vatandaştır. Bu kişinin abidesi yapılmalı, bu kişi insanlığın, Türklüğün ve hatta hatta demokrasinin sembolü olmalı. Demokrasinin sembolü Demokles’in kılıcı değil Mustafa’nın silüeti olmalı.

 Bu vatandaşı şu an serbest bıraksan dünyada insanlığa baskı, zulüm ve yaşatanları ipe dizer” demezse bende hiçbir şey demiyorum.

Ben de buradan şunu demek istiyorum Mustafa’ya bir hafta süre. Güya yapmış olduğun açıklamaları bir hafta içinde ezberle, canlı yayında aynılarını söyle. Beni veya bizleri yerin dibine sok, rezil et..!

ÇAĞLAR VE KAYA’YA HATIRLATMA

Özgür Çağlar dün mecliste ‘Demokratik olarak hakkım olanı almak istiyorum. Ben bu hakkımı almak için sonuna kadar mücadele ederim’ dedi.

Milli irade nedir?

Demokratik hakkın tamam eyvallah  

‘Meclis üyelerine talimatımdır siz de resim çekin’ dedin. Bu baskı değil de nedir?

‘Demokratik hak’ dediniz. Recep Tayyip Erdoğan cezaevine girdiğinde İstanbul’da muhalefet aday çıkarmadı. Refah Partisi mecliste azınlıktaydı. Ali Müfit Gürtuna Belediye Başkanı oldu. Benim bildiğim “milli irade” işte tam olarak bu.

200 bin kişilik Torbalı AK Patiyi Muhalefete Cumhuriyet Halk Partisini ise iktidara taşımıştır.

‘Demokratik hak’ dediniz yine bir örnek vereyim.

Deniz Baykal’a Zülfü Livaneli ve diğer arkadaşları her ne kadar ‘Erdoğan’ın önünü açıyorsun, bu yanlıştan dön’ deseler de Baykal ‘Bu hareketin lideri o. Demokrasi budur. Milletin iradesine ipotek koymayalım’ der.

Tayyip Erdoğan, Piriştina vefat edince aynısını söyledi.

Eğer ki sizinki demokrasi ve milli iradeye, Sayın Cumhur Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın baktığı gibi bakıyorsanız yaptığınız yanlışı nasıl anlatacaksınız.

Madem bu Özgür Erman Çağlar’ın hakkıydı. Neden 15 Temmuz’dan sonraki operasyona mani oldunuz?

Hani siz siyaset yaparken Çağlar bir yere talip olamazdı?

Ne değişti?

Hesap yoksa şu mu: MKYK yolu kapandı bir sonra ki dönem vekillik sıkıntılı. Genel Merkeze bir belediye götürerek sıralamada yer telaşı mı?

Not: İsmail Uygur’un vefatından ardından kendisiyle ilgili bir köşe yazısı yazmadım. Hasta yatağında telaş yapanları görünce kendimce şunu dedim. Meclis Başkanı seçer. Biz emanete sahip çıkarsak ilk işin mezarlığa gitmek. Ardından eşi ve çocuklarına başınız sağ olsun der sonra ise köşe yazarım diye düşünmüştüm.

Bir rahat bırakmadılar anılarımızı yazalım. Onu da hafta sonu yasaklarda yazarız.

Dip not: Mustafa o kadar insanı bir fotoğraf için dışarda ayakta dakikalarca beklettin. Bir mesaj atsan yeterliydi. Senin dönmeyeceğini biliyordum. Foto montajla koyalım resmini dedim. Tunç Soyer olmaz öyle şey dedi. O değil de senin yüzünden iftara geç kaldık. Sadece ve sadece ona üzülüyorum.