Kimi sırtına astığı boyacı sandığıyla sokak sokak dolaşarak, kimiyse her sabah aynı köşede sandığını kurarak ayakkabı parlatır, temizler, boyar, tamir eder. Bir zamanlar işlerinin çok iyi olduğunu söyleyen ayakkabı boyacıları yıllarını adadıkları bu mesleğin hem ilgisizliğe hem de ekonomik koşullara yenik düştüğünü ifade ediyor. Boyacılar hayat pahalılığı yüzünden müşterilerinin azalmasından ve kullandıkları malzemelere gelen zamlardan dolayı darboğazda. Torbalı Orman Ürünlerinde gece ustabaşılık, gündüz ise Konak Meydanında ayakkabı boyacılığı yapan Ali Demirdöven yaşadığı zorlukları anlattı

“MALİYET YÜKSEK OLUNCA KAZANÇ AZALIYOR”

21 yıldır İzmir’de devlet dairelerinin bulunduğu Konak Meydanı’nda aynı köşede boyacılık yapan Ali Demirdöven de, “Geçmişe bakarsan şimdi işler biraz daha kötü. Her insanın olduğu gibi bizimkisi de kötü. Zengini de etkiliyor, garibi de etkiliyor” dedi. Demirdöven maliyetleri arttıkça kazançlarının azaldığını söyleyerek, “Şimdi Nuri Leflef dediğimiz boyanın kutusu 40 lira. Ben 2,5 liraya aldığım bağı 5 liraya satıyordum. Şimdi bağ direkt 7,5 lira oldu, 10 liraya satmak zorundayım. Misal şu ortopedik keçeyi 5 liraya alıyordum, 10 liraya satıyordum. Şimdi 13 liraya alıyorsun, 15 liraya satıyorsun. Bir müşteriden 10 lira, 20 lira para kazanacağım diye bir durum kalmadı. Maliyet yüksek olunca, kazanç azalıyor” diye konuştu.

Malzemelerine ardı ardına zamlar geldiği için maliyetlerini müşterilere yansıtmakta da sıkıntı çektiklerini kaydeden Demirdöven, “Her gün fiyatlar değişiyor. Malzemeyi alırken, adam önce direkt eline telefonu alıyor, internetten döviz kuruna bakıyor. Kullandığımız ürünler petrol ürünü. O yüzden sürekli zamlanıyor. Şimdi müşteriye 10 lira diyorsun, adam diyor ‘7,5 olmaz mı?’ Ayakkabı boyatmak zevk işidir. Mecburiyeti geç, zevk işidir ayakkabı boyatmak” dedi.

“BEN BU İŞİ BIRAKSAM NE İŞ YAPACAĞIM?”

Demirdöven ayakkabı boyacılığından kazandığı para evini geçindirmeye yetmediği için ikinci işte çalıştığını da anlattı: “Ben Torbalı orman ürünlerinde usta başıyım. Gece orada çalışıyorum. Akşam 21.30’da gidiyorum, sabah 4’te geliyorum. Biraz uyuyorum, buraya geliyorum. Mecburen evde tek çalışan ben olduğumdan çoluk çocuk kimseye muhtaç olmasın diye affedersin it gibi koşturuyoruz. Şu pandemiden önce de işler bozuktu ama pandemiden sonra daha çok bozuldu. Şimdi hayat şartlarına bakarsan hayat şartları çok kötü oldu. Herhalde biz buradan direkt Selvili Mescit’e gideriz. İşimiz bu. Şimdi ben bu işi bıraksam ne iş yapacağım? 53 yaşındayım.”