Çilek hasadının sonlarına yaklaşırken, ekonomik kriz, savaş ve emek sömürüsünün en ağır yükünü çeken kadınların durumu tarlalarda en yalın haliyle gözler önüne seriliyor. Dayıbaşı ve çavuş sisteminin en yoğun işletildiği merkezlerden biri de Torbalı ilçesi. İşçi ile patron arasındaki istihdam, iş ve işçi bulma konusunda arabuluculuğu dayıbaşı yaparken, işçilerin daha çok çalıştırılmasını sağlayan kişi ise çavuş oluyor. Dayıbaşı ve çavuşluk sistemlerinin sıkıştırdığı, ucuz emek gücü olarak görülen kadınlar, “Erkekler evde, kahvehanede iken biz tarlada, evde her yerde çalışıyoruz” dedi. ‘HER GEÇEN YIL KAR ORANI DÜŞÜYOR’ İşçi olarak başladığı çilek tarımında 20 yıldır emek veren Hatice Acar, tarlayı kiraladığını ancak giderlerin yüksek olması nedeniyle kârın her geçen yıl düştüğünü ifade etti. Sera poşetleri, mazot, elektrik ve su fiyatının arttığını bu nedenle ilaç, gübre, fidan ile işçi parası kalemlerinin ancak karşılandığını kaydeden Hatice, haliyle Ziraat Bankası’ndan çekilen kredinin güçlükle ödendiğini söyledi. Pazarcıların, halcilerin ve meyve suyu fabrikasının çilekleri aldığını dile getiren Hatice, “Çocuklarım pazarcı. Onlar pazarda kilosunu 6 veya 8 TL’ye satıyor. Halciler daha ucuza alıyor, meyve suyu fabrikasına ise satamazsak kilosunu 1-2 TL’ye veriyoruz. Çilek riskli çünkü çabuk eriyor” dedi. ‘KADININ EMEĞİ VAR ADI YOK’ Tarla sahiplerinin bölgenin yerlisi olan Türkler, çalışanların ise Güneydoğulu vatandaşlar ve Suriyeli göçmenler olduğunu belirten Vesile Şahin, çalışanların büyük çoğunluğunun kadınlar olduğunu belirtti. Günlük yevmiyenin 65 TL, aracı varsa 59 TL olduğunu aktaran Vesile, “Çilek toplamak kolay görüldüğü için kadınlar çalışıyor. Sera poşeti toplamak, demir yerleştirmek gibi işler ise daha kısa süreli ancak daha zor olduğu için günlüğü 100 TL veriliyor” diye belirtti. 'PAZARCILAR ERKEK, PATRON ERKEK' Erkeklerin kahvehanelerde oturduğunu ve kadınların emekleri ile geçindiğini söyleyen Türkan, sabah 05.00’da evden çıkıp öğlene kadar çalıştıklarını aktardı. “Biz eve gelene kadar bir çay bile bile yapmıyorlar” diyen Türkan, “Evin geçimini de aslında biz yapıyoruz ama onların adı geçiyor. Burada sürekli başımızda patron var. 10 kişi çalışıyoruz bir erkek çilekleri taşıyor. Pazarcılar erkek, patron erkek” ifadelerini kullandı. ‘HER GEÇEN YIL DAHA KÖTÜ ŞARTLARDA YAŞIYORUZ' Mardin’den 3 yaşındayken göç etmek zorunda kalan 28 yaşındaki Sadiye Melek, iş koşullarının hala değişmediğini vurguladı. Gece karanlığında tarlada çalışmaya başladıklarını kaydeden Sadiye, “Seranın içi sıcak oluyor, içi su çamur içinde. Yılan, çıyan çıkabiliyor. Bazen sadece 5 dakika dinleniyoruz. Yağmur yağdığında daha çok salyangoz var. Buna rağmen aldığımız para ile geçinmek zor. Her geçen yıl daha kötü şartlarda yaşıyoruz. Bir torba un 140 TL nasıl yaşayalım?” diye sordu. ‘DAYIBAŞI VE ÇAVUŞ SİSTEMİ ÇOK YOĞUN’ Dayıbaşı olmadan iş bulmanın ve işverenle iletişime geçmenin zor olduğunu söyleyen Sadiye, “Dayıbaşı her işçiden 5 TL komisyon alıyor. Çilek tarlasını icar eden Hatice Acar’ı yıllardır tanıyoruz o nedenle bu tarlada dayıbaşı da çavuş da yok. Çoğu yerde dayıbaşı da çavuş da var. Çavuş emir veriyor biz de yapıyoruz” dedi.   SAVAŞ TARLALARA DA YANSIDI Tarım işçisi olmanın güvencesiz çalışmak anlamına geldiğini ifade eden Kudret Süer ise, ekonomik krizin ve savaşın tarlada dahi hissedildiğine işaret etti. Savaşın her türlüsüne karşı olduğunu vurgulayan Kudret, şöyle dedi: “Biz fakiriz daha da fakir oluyoruz. İnsanlar ölüyor, göç ediyor. Savaş olduğundan beri iş yok. Erkekler hep boş. Ev kiraları arttı, işçiliğin ücreti 10 TL bile artmadı. 100 TL’ye pazara gidiyoruz bir şey alamıyoruz. Çocuklar şehre gitti yerlerine Suriye’den gelenler geçti. Fakirler yapıyor tarımı çünkü zor.”