Yaratanın, iki güzel özellikle yarattığı insan, Aklı ve Nefsi ile adına "Dünya" dediğimiz mekanda, değişimin ve gelişimin öncüsü ve tek sorumlusudur.
Tarih boyunca, yaşadığı her bölgede, ayrı bir yaşam kültürü ile var olmaya çalışmış, hem kendi içinde hem de diğer bölge insanları ile yarış içinde olmuştur.
Yaşamıda, sürekli olarak, iyi ile kötü, siyah ile beyaz olagelmiştir.
Kim ne derse desin dünya, tarihi çok sade, anlaşılır ve çok kısadır. Karıştıran, anlaşılmaz hale sokan ve uzun bir geçmişe sürükleyen, insanın aklı ile nefsidir.
Çok basit bir sorgulama yaptığımız da,
Bugün Dünya'da, renkleri, dilleri, yaşam biçimleri farklı, binlerce çeşit topluluk, yüzlerce çeşit Millet ve 200'ün üstünde Devlet bulunmaktadır.
Bilinen insanlık tarihini okuyup incelediğimizde, hiç bir şeyin yönetilmesi, yönlendirilmesi görüldüğü gibi kolay değildir.
Aile fertlerini, sokak ve mahalle bireylerini, Köy ve Şehir ahalisini, Milleti ve yaşadığı vatan dediği topraklarını, kendinden, kendilerinden koruyabilmenin zorluklarını, o sorumlulukları üzerine alanlar bilirler.
Yönetenler, çoğunlukla Babalar, güçlüler, daha akıllılar, teorisyenler ve bunların işaret ettikleri, istedikleri teşaronları olmuşlardır.
İlçemizin, İdealist, Vatan sever, halkı için her türlü fedakarlığı yapmaya inanmış, az inanmış, yada inanmamış tüm kardeşlerim,
Ağabeyiniz, amcanız veya arkadaşınız olarak, sizlerle konuşmak söyleşmek dileğimdi. Bana bu fırsatı veren Adem AKSAKAL ve İbrahim KAYA Kardeşlerime çok teşekkür ediyorum.
Aslında bu söyleşiyi yapmayı kendime bir görev olarak, mecburiyet olarak gördüğümü de belirtmek isterim.
Anadolu, bizim vazgeçemeyeceğimiz vatan toprağımız, Milletimiz, birlikte kurduğumuz ve korumak zorunda olduğumuz toplumsal yapımızdır. Bizler bu topraklarda, Türkiye Cumhuriyetinin şerefli birer vatandaşı olarak yaşamak zorunda, mecburiyetinde ve bilincinde olmalıyız.
Türkiye Cumhuriyetinin bağımsızlığına kendini adamış, sağcısı, solcusu, mezhebi ve meşrebi ne olursa olsun her bir kardeşimiz,
Vatanın bütünlüğünü, Milletin birliğini ve birbirimize tahammül ederek, hoş görü içinde yaşamayı birinci hedef olarak seçmelidir.
Son günlerde bırakın toplumun bütününde, aynı ideale ve ülküye hizmet eden kardeşlerimiz bile aralarında ayrışma yaşamakta ve birbirlerine sakıncalı olarak bakmaktadırlar.
Sosyal medyada ve yaşadığım ilçede bunun maalesef çok örneklerini görüyor ve yaşıyoruz.
Yıllardır, Siyaset ve Basınla iç içe yaşamış bir Amcanız, Ağabeyiniz yada kardeşiniz olarak açık yüreklilikle ifade etmem gerekirse, öncelikle basın emekçisi kardeşlerim, ideallerini ve ortak vazgeçilmez değerlerini siyasi eylem ve söylemlere yada siyasetçilere kurban etmemelidirler.
Maalesef, kurban edildiğini üzüntü ile görmekte ve izlemekteyim.
30 yıldır Torbalı ilçemizde yaşıyorum, geldiğim günden beri önemli bir zamanımı, basın içinde gazeteci kardeşlerimle birlikte geçirdim. Kardeşlerimin çoğunluğunu birebir tanıyorum. Zaaflarını, güçlü yönlerini, çalışmalarını ve dünyaya bakışlarını biliyorum.
Hiç birini ayırmadan da çok seviyorum.
Fazlalıklarımız olduğu gibi çok da eksikliklerimizin olduğunu da görüyorum,
Ancak, kendimce görebildiğim yanlışlara da asla taviz vermiyorum.
Zaman zaman geriye baktığımda kendi yanlışlarımın olduğunu da görüyorum.
Bir kişinin daha evine el konuldu
Bir kişinin daha evine el konuldu
Az veya çok, bilgili ve bilgisiz her kim olursa olsun, bizim kardeşimizdir. Ama, herkesin kendine özgü eksiklikleri ve fazlalıkları vardır, olabilir. Herkesin dünya yaşamında bir imtihanı ve imtihan edeni vardır.
Son sınavı yüce yaradan yapacaktır, buna da inancımız ve imanımız tamdır.
Her gazete emekçisi,
Önce birbirinin, sonra da Halkının eksikliklerini görür ve doğru haber yapar.
Kendini yaşamdan emekli edip, bilgi ve tecrübelerini çöpe atmaz.