GÜNDEM

Ekonomik kriz onları da vurdu

Torbalılı bakkal esnafı ekonomik krizin en çok etkilediği sektörün bakkalar olduğunu belirterek, "Bakkallar, gittikçe sermayesi küçülerek dükkanını kapatmak zorunda kalıyorlar" dedi.

Son yıllarda yaşanan ekonomik krizden etkilenen mesleklerden bir tanesi de bakkallar oldu. Özellikle süpermarketlere direnmeye çalışan Torbalılı marketler, ekonomik krizi atlatamadı. İlçede birçok bakkal ekonomik kriz nedeniyle kepenk kapatmak zorunda kaldı. Her geçen gün kötüye gittiklerini belirten İzmir Bakkallar ve Bayiler Odası Başkanı Emin Bağcı, hayat pahalılığı başta olmak üzere bakkalların yaşadıkları sorunları anlattı. Ülkedeki ekonomik krizin en çok bakkalları etkilediği belirten Bağcı, şöyle konuştu: "Ülkemizdeki ekonomik krizin en çok etkilediği sektör bakkallar. Perakende sektöründe en küçük birimi bakkallardır. Kriz bakkallardan başlayarak yukarıya doğru taşınıyor. Bu yüzden kriz olduğu zaman ilk etkilenen sektör bakkallarımız oluyor. Bakkallarımızın etkilenmesinin sebebi de bireysel olması. İşletmeler bireysel. Günlük satışlar yapılıyor. Toptan alış kuvveti yok. Perakende sektöründe fiyat artışları devamlı artıyor. Bakkallar sattığı ürünü aynı fiyata yerine koyamıyor. Dolayısıyla sattığı üründe esnafın da gözü kalıyor. Tüketici de haklı. Tüketici de pahalı alıyor. Ama aldığı ürünü bir daha aynı fiyata alma şansı zor. Bunun sebebi bakkallar değil üreticiler veya tedarikçiler. Türkiye'de en çok açılan ve kapanan meslek dalı bakkallardır. Ama şimdi tersine döndü. Şimdi açanlardan fazla kapatanlar, devredenler var. Bu yıl sonuna kadar daha çok artacak. Bakkal, bir birime sattığı malı aynı fiyattan alıp rafına koyamıyor. Dolayısıyla devamlı sermaye takviye etmesi gerekiyor. Kazanmadan da nereden kredi bulup sermayesini takviye edecek. Bakkallar, gittikçe sermayesi küçülerek dükkanını kapatmak zorunda kalıyorlar" dedi.

Bakkallar kazandığıyla elektrik, su faturasını ödeyemiyor

Kira ve fatura giderlerinin de bakkal esnafını olumsuz etkilediğini ifade eden Bağcı, şöyle devam etti:

"Son dönemde elektrik faturası ve kiraların anormal artması yıllardır aynı binada bakkallık yapan bir insanın kirası yüzde elli, yüzde 100'e yakın bir şekilde arttı. Çünkü ticarette sınır yok. Kirayı istediğiniz kadar arttırabiliyorsunuz. Böyle olunca müracaat edeceğiniz bir merci de yok. Uzlaşmaya gidip anlaşıyorsunuz. Ama kiraların yüzde 50, yüzde 100 arttığı bir ortamda elektrik ve su paraları da buna koyduğunuz zaman kazandığıyla elektrik, su parasını ödeyemiyor. Kaldı ki bir de bakkal yanında kimseyi çalıştıramıyor. İşini büyütme şansı da yok. Tek başına çalışıyor. Yanına alacağı bir çırağa bile en az 17 bin lira para ödemesi gerekiyor. Bunun maliyeti 35 bin lira. Bunu yapan bir işletme nasıl kâr edecek?

Bakkala parası olmayan geliyor

Bakkallar veresiye vermemeye çalışıyorlar ama mahallede oldukları için, tanıdık insanlar bakkallardan sürekli alışveriş ediyor. Bir sefer vermezse ikinci sefer vermek zorunda kalıyor. Parası olmayan tüketici de kredi kartı varsa, kredi kartıyla çekse bu sefer bakkal yüzde 4-5 kredi komisyonu ödemek zorunda kalıyor. Zaten çok cüzi kârlarla çalışıyorlar. Kredi kartı kullananlar da bakkalları değil büyük marketleri tercih ediyor. Ancak bakkallara borcu olanlar, parası olmayanlar geliyor. Bakkallar da mümkün olduğu kadar borç veriyorlar. Bu da işin içinden çıkılmaz bir hale geliyor. Çünkü enflasyonist ortam sürekli fiyat artışlarını destekliyor.

Herkes aklını başına alsın

Vallahi herkesin aklını başına alması lazım. Daha sağlıklı, daha iyi şey olarak. Çünkü iyi temennilerle bu iş yürümüyor. Zaten esnafımız için finansmana ulaşmak çok zor. Ulaşanların da üstüne artı bir yük sanki inadına yapılıyormuş gibi sosyal güvencesi olan bakkalların 5-6 bin lira Bağ-Kur ödemesi var aylık. Bunun üzerine sağlık hizmetini öderseniz alıyorsunuz, ödemezseniz hizmet almıyorsunuz. Sosyal devlet olarak biz dükkanlarımızı kapatırsak nerede iş bulacağız? İş bulamayacağız, bu gidişle işsizlik artacak.

Devletin görevi küçük esnafa sahip çıkmak

Piyasada nakitin dönmemesi halinde kredi kartıyla alışverişler arttı. Tüketicilerimizde de kredi kartıyla alışveriş yapıyor. Ancak bakkalın kullandığı kredi kartı, bankaya dönüşte yüzde 4-5 gibi komisyon ücreti alınıyor. Zaten çok cüzi kârla çalışan bakkallar bu kazandığının büyük bir kısmını da bankaya ödemek zorunda kalıyor. Finansman kuruluşları parayı kazanıyor. Toplumda böyle bir düzen bozukluğu var. Yani bu işi yapan değil, parayı veren kazanıyor. Bakkalların ayakta kalması çok zorlaşıyor. Hükümetin acil olarak bu kredi kartı komisyonlarına veya kredi kullanan esnafa yardımcı olmaları gerekiyor. Devletin görevi; küçük esnafına sahip çıkmak, onları korumak. Ama bizdeki devlet tam bunun aksini yapıyor. Küçük esnafın yok edilmesi toplumsal patlamalara neden olur. Bunun da bir an önce önüne geçilmesi gerekir."

Mahallenin her köşesine zincir marketleri soktular

Konak ilçesinde 30 yıldan bu yana baba mesleği bakkallığa devam eden İbrahim Yılmaz da her geçen giderek artan zincir marketlere dikkat çekerek "En büyük sıkıntılarımızdan biri zincir mağazalar. Zincir mağazaların her adım başı bakkal gibi artması her mahallede köşe başlarına girmeleri bizleri otomatikman etkiliyor. Parası olan insanlar öncelikle onları tercih ediyorlar. Parası olmadığı zamanlar direkt bizlere geliyorlar. Normal işlerimiz bundan 5-10 sene öncesine kadar haldır haldır ilerlerken şu an tedarikçi değil de insanların böyle unuttuğu şeyleri daha çok insanlara tavsiye eden, veren insanlar modundayız. Doksanlı yıllarda odalar sisteme siyasilere baskı yapıyorlardı. Şehrin dışına bütün zincir mağazaları atalım diye yasa çıkartayım diye uğraşırken çok manidar bir şey oldu. Şehrin dışına zincir mağazaları almayı beklerken mahallenin her köşesine bakkaldan çok zincir mağazaları soktular. O konuda siyasileri tebrik etmek lazım. Bizim en büyük sıkıntılarımızdan biri mal tedariki. Toptancılara gittiğimiz zaman bizlere 1 lira fiyat uygularken zincirlere iskontolar uygulamaları. Onların bizim karşılarımıza bizim aldığımız fiyatlarla çıkmaları otomatikman rekabeti sıfır hale getiriyor. Mesela odaların bu konuda bizlere karşı hiç destek vermediğini görüyoruz. Çoğunlukla baktığımız zaman bu sefer biz insanların karşısına çıktığında mahcup durumda düşüyoruz" dedi.

Veresiye bizim işimizin kültürü

"Veresiyemiz çok fazla. Yani eğer veresiye olmazsa yapamayız. Bizim işimizin kültürü bu. Bunu zaten severek yapıyoruz ama artık gücümüz kalmadı" diyerek sözlerini sürdüren Yılmaz, şunları kaydetti:

"Bu bir sermaye meselesi. İnsanlara destek olabilmemiz için kendi cebimizde bir şeylerin olması lazım ki biz insanları bir ay bekleyelim, iki ay bekleyelim. Ama son 2-3 yıldır özellikle koronadan sonra veresiyeler çatır çatır patlıyor, insanlar ödeyemiyor. Biz çoğunlukla Ramazan ayında hayırseverlerle beraber insanların veresiyelerini kapatıyoruz. Her sene bu böyle devam ediyor. Ama bu sene mesela en büyük yaşadığımız şeylerden biri rakam çok büyük olması bize de ulaşılamayacak boyutlara gelmeye başladı. Biz de otomatikman sınırlı insana yardım etmek zorunda kalıyoruz. Bir mahallede normalde 100-200 kişiye yardım ederken o sayıyı mümkün olduğu kadar düşürmeye çalışıyoruz.