TAK TAK, TAKA TAK
Tüm Türkiye’nin İçerde dizisiyle tanıdığı, Coşkun karakterinin mimarı Nebil Sayın ile İfade Medya çatısı altında faaliyet gösteren Torbalı Güncel-Aktüel Dergisi olarak keyifli bir röportaj gerçekleştirdik. İstanbul-İzmir arasında mekik dokuyan 45 yaşındaki başarılı oyuncu, İçerde dizisine kadarki serüvenini içtenlikle anlattı. Kısa süre içerisinde İçerde dizisinin sona ereceğini de takipçilerimizle paylaşan İçerde dizisinin Coşkun’u, oyunculuğunun yanı sıra ilgilendiği deri işi için de Torbalı’ya gelecek. Nebil Sayın, arkadaşımız İbrahim Danış'ın sorularını yanıtladı.
Öncelikle merhabalar, Türkiye sizi bir anda İçerde dizisindeki Coşkun karakteri ile tanıdı. O halde Coşkun’a hayat veren Nebil Sayın’ı tanıyalım. Nebil Sayın kimdir?
Nebil Sayın 45 senedir yaşayan bir adam. Karmakarışık biri aslında. 15 yaşından beri tiyatro oyunculuğu yapıyorum. Tiyatronun her alanında durdum, yazdığım da oldu oynadığım da. Ama eğitimimi oyunculuk üzerine aldım. Dil Tarih Coğrafya Fakültesi’nde tiyatro oyunculuğu bölümünü bitirdim.
İçerde dizisiyle sizi tanıdık. Ancak 15 yaşından beri oyunculuk yapıyormuşsunuz. Daha önce farklı projelerde yer aldınız mı?
İçerde dizisinden önce sayısız dizide oynadım ama bunlar arasında İçerde projesi çok görünür bir proje oldu. Benim karakter de proje için çok uygun olunca bu noktaya gelindi. Daha önce de söylemiştim bir röportajda, dizi çizgi roman mantığıyla yazılıyor. Karton tipler çok. Zaten bakarsanız karakterler çok sokakta görülen karakterler değil.
Yer aldığı projelerden birkaçını sayabilir misiniz?
Bilinen dizilerden bahsedecek olursak daha önce Suskunlar, Muhteşem Yüzyıl gibi dizilerde oynadım. Sinema olarak da Reha Erdem’in iki filminde oynadım.
Tiyatro ile başladınız, ekranlarda devam ediyorsunuz. Sizi ekrana iten ne oldu?
Oyunculuk kapısını açtığınız zaman hepsi birbiriyle bağlantılı oluyor. Sahnede oynadıktan sonra bunu kamera karşısında merak ediyorsunuz. İlk olarak sayısız kısa film çektim. Bunların çoğunun senaryosunu kendim yazdım. Ankara’dan İstanbul’a büyük bir göçle giden tiyatroculardan biriyim. İlk etapta geçinmek için dizi piyasasına girdim
Geçinmek için dediniz, bu süreçte farklı işler yaptınız mı?
Temizlikçilik, bulaşıkçılık vs. Yani günü kurtarmaya yönelik ne işler varsa yaptım. Bar fedailiği çok yaptım. İşletmeci bile oldum bir ara. Bu işlerden kazandığım paralarla da eğitimlerimi sürdürdüm.
Diziye dönecek olursak; sizin dizinizde ilginç bir özellik var. Kötü adamlar seviliyor. Coşkun, Alyanak, Berke... Ha bir de Yaşar vardı önceden. Bu adamlar izleyicinin sempatisini nasıl kazandı?
Şimdiye kadar dizilerde hiç kötüler üzerine çalışılmadı. Karakterin mimari senaristtir. Kötü karakterleri hep iki boyutlu gördük. Ama bu dizide karakterler hep tüm yönüyle belirlendi. Tabi bunda senarist kadar oyuncunun da katkısı var. Kimse sokakta ‘Ben kötü adamım’ diye dolaşmaz. Herkes iyilik meleğidir kendi gözünde. Dizideki her kötü de kendini meşru görüyor ve bunu size de ispatlama telaşında.
Dizide sapkın bir roldesiniz: Çocukları dilendiren, döven. Bunun gerçek hayatta size dönüşü oluyor mu? Mesela Erol Taş sokakta yürüyemiyormuş.
Yok. Dışarıda genelde oyunculuğumla ilgili övgüler geliyor. Hatta gençlerin fazla sevmesinden dolayı biraz da tedirgin oluyorum. Ne kadar psikopat tip varsa sarılıyor bana (Gülüşmeler).
Şiveniz, izleyicilerin sempatisini kazandı. Aslında Türkçeye çok hakimsiniz. Dizide size dublaj mı yapılıyor?
Aksan insanları çok şaşırtıyor. “Dublaj mı?” diyorlar. 1-2 kez ikna etmek için aksanlı konuştuğum da oldu. Aksan yapmak çalışarak kazanılmış bir marifet değil. Çocukluğumdan beri böyle bir yatkınlığım var. Duyduğum aksanı çok rahat taklit edebiliyorum. Coşkun, Diyarbakır aksanıyla konuşuyor. 15 yıl Beyoğlu’nda yaşamış biri olduğum için Diyarbakır aksanıyla konuşmak zor olmadı.
Sektörün kalbi İstanbul’da atıyor ama siz İzmir’de yaşıyorsunuz. İzmir’e ne zaman yerleştiniz?
Doğup büyüdüğüm şehir Ankara. Aslen Mardinliyim. Bu arada Coşkun’daki şivem de Diyarbakır. Bunu da Beyoğlu’nda yaşarken öğrendim. Soruya gelecek olursak, İzmir’e 1,5 yıl önce geldik. Oğlumuz için bu kararı aldık. İstanbul’da, oradaki birçok çocuk gibi ev kedisi gibi büyüyordu. Ya çok pahalı bir semtte yaşayacaktık ya da Ege sahilinde bir yere yerleşecektik. Yumuşak bir geçiş olması için de İzmir’e geldik. Güzelbahçe’ye yerleştik.
Zor olmuyor mu İstanbul’a gidip gelmek?
Eskiden olsa zor olurdu ama artık Taksim-Beşiktaş dolmuşu gibi uçak çalışıyor. Akşam arıyorlar ‘Yarın setin var’ diyorlar atlıyorum uçağa gidiyorum setim bitiyor, dönüyorum.
Coşkun karakteri sayesinde tanınırlığınız arttı. Bu size bir rahatsızlık veriyor mu?
Emeğinin görülmesi güzel bir şey. Tanınma durumuna alışkın olmadığım için zorluklar yaşıyorum tabi. Çünkü ben toplu taşıma kullanan birisiyim. Hayatta en büyük zevkim de ellerimi cebime sokup, kalabalık için de aylak aylak gezmek. Şimdi bunlar zorlaştı. Ama tabi ki genel olarak tanınmak güzel.
Bundan sonraki projelerde Coşkun gibi belirgin bir rolde değil de daha dikkat çekmeyen bir rolü canlandırmak sizi etkiler mi?
Valla, eğer güzel bir senaryo ile karşılaşırsam ve ben onu oynamaktan keyif alırsam popüler olmasam da olur. Bu çok önemli değil. Keyifli rollerle yoluma devam etmek istiyorum. Aynı zamanda oyun yazıyorum. Hatta 2008 yılında yazdığım ‘Kentsel Gelişim Karhanesi’ oyunumu sahnelemiştik. Beklentim bu meşgalenin devam etmesi."
İÇERDE BİTİYOR
Dizi tek sezon oynanacak deniyor, bununla ilgili okuyucularımıza bir şeyler çıtlatabilir miyiz?
Haziranda final olacak. Zaten ikinci sezona sarkarsa şişer bu iş. Çünkü çok tempolu bir dizi.
Oyuncu adaylarını tavsiyeniz var mı?
Bedava şöhret hayalinden öncelikle bir vazgeçsinler. Eğer bu işe aşıklarsa, ömür boyu aç kalmayı göze alıyorlarsa bu işi yapsınlar.
DOMATESİ OYNA DESELER, OYNARIM
Peki, ‘Keşke bu karakteri ben oynasaydım’ ya da ‘Ben bu karakteri daha iyi oynarım’ dediğiniz zamanlar oldu mu?
‘Daha iyi olurdu’ diye bir şey düşünemiyorum. Çünkü her yorum kendi içinde en iyisidir zaten. O yüzden bu ödülleri ben sevmiyorum. İşte ‘en iyi erkek oyuncu’, ‘kadın oyuncu’.. E diğerleri kötü mü? Kolektif bir sanat oyunculuk. Burada kişilerin daha iyi olması diye bir şey yok. İşin daha iyi ya da daha kötü olması söz konusu.
Sahne tozu yutan mı set tozu yutan mı?
Öyle bir ayrım yok. İşe olan aşkla ilgili bir şey bu. Kendini geliştirmek isteyen insan zaten zaman içinde kendini gösteriyor. Bu işe de aşkla sarılanlar kalıcı oluyor.
Dizi setlerinde kaprislerin olduğunu duyuyoruz. Sizle görüşmek istedik, kırmadınız ve hatta şu an çay içip sohbet ediyoruz. Bizler de duyuyoruz örneğin bazı oyuncuların yanına yaklaşılmıyor. Bu konuda ne söylemek istersiniz?
Çok fazla tanınan marka oyuncular için hayat çok daha zor. Demiştim ya ben toplu taşıma kullanıyorum bu benim için zor oluyor, bu diğer oyuncular için ise imkansızlaşıyor tabi. Dolayısıyla bir yerden sonra ‘Yeter ya’ diyebiliyorlar. Onlara da hak vermek gerekiyor biraz da.
15 yaşından beri oyunculukla uğraşıyorsunuz. Bakıldığı zaman çok kaliteli oyuncular yokluk içinde hayatlarını kaybetti. Bu yıllarda biraz daha hayat şartları değişti. Oyunculuk para kazandıran bir sektör oldu mu?
Popüler oyuncular için öyle bir şey diyemeyiz. Berbat bir piyasa da diyebiliriz. Ben iki sezon işsizdim. Bu sene için de bir beklentim yoktu. Bir gün menajerim aradı. Buluştuk. Senaryoya baktım çok beğendim. Zaten beğenmediğim proje olursa milyon verseler oynamam.
Sosyal projelerle ilgileniyor musunuz?
Resmi olarak sosyal sorumluluk projelere pek katılmadım. Ama bir yerlere bir omuz verilmesi gerekiyorsa bir omuz veriyoruz.
TORBALI’YA GELECEK
Uğraştığınız başka bir alan var mı?
Deriyle uğraşıyorum. El yapımı deri malzemeler yapıyorum. Bir ara işportacılık yaparken bunları sattığımda oluyordu. Çeşitli şehirlerde müşterilerim var. Nebdizayn diye sosyal medya hesabımda bu çalışmalarımı paylaşıyorum. Hatta bunun için Torbalı’ya da geleceğim. Sepiciler’deki derilere bakacağım. Hatta sık sık gele de bilirim.
Coşkun’u okuyunca ne hissettiniz?
Önce senaryoyu vermediler, anlattılar meğer aynı adamın hem 40 hem de 60 yaşındaki halini oynuyormuşum. Bu çekici geldi. Ekstrem bir karakter olması ayrıca güzel çünkü çok çalışmamı gerektiriyor. Bayıla bayıla kabul ettim. Senaryoda yani dizinin içinde silah olan projeleri reddettiğim çok oldu. Bir dizi yüzünden bir sürü genç siyah takım elbiseyle dolaşmaya başladı. O yüzden hep geri çevirdim ama İçerde istisna oldu.