Amacı, hayatı boyunca istediği şeyi yapmak: “Dünyayı değiştirmek, ülkesine hizmet etmek…” Taylan Yıldız, geçen haftalarda Meral Akşener’in partisini anlattığı bir toplantıda, “Yeni Adnan Kahveciler çıkaracağız” sözünün karşılığı… Yakında diğerlerini de tanıyacağız. Peki Adnan Kahveci’nin siyasette temsil ettiği şey neydi, Taylan Yıldız kim ve siyasette neyi hedefliyor? Gelin yakından tanıyalım… ◊ Sizin hikâyeniz nerede başladı? - 1980’de, Ankara’da. Annem röntgen teknisyeni, babam doktor. Orta sınıf bir aileden geliyorum. Beni çok özgür büyüttüler. En önemlisi özgüven verdiler. ◊ Sahiden söylenildiği gibi dâhi misiniz? - Kendimle ilgili böyle konuşamam. ◊ Erken konuşup, erken okuma-yazma öğrenmişsiniz. - Evet, üç yaşımdayken kendi kendime okuma-yazma öğrendim. İlkokula İzmir’de başladım. Birinci sınıf maceram, öğretmenlerimin “Bizim öğretebileceğimiz bir şey yok” demesiyle sadece bir ay sürdü. Direkt ikinci sınıfa geçtim. Sonra? - Lise ikinci sınıftayken master tezi düzeyinde gösterilen Soma Termik Santralı’nda atık küllerin içindeki yanmamış kömürlerin geri kazanımı ve kül dağlarının çevresel etkileri konulu bir proje geliştirdim. Boğaziçi Üniversitesi Endüstri Mühendisliği Bölümü’ne girdim. Sonra Amerika’ya gittim ve Massachusetts Üniversitesi Endüstri Mühendisliği Bölümü’nde yüksek lisans yaptım. 2003'te tüm dünyadan yılda en fazla iki kişinin kabul edildiği Stanford Üniversitesi'ndeki işletme doktorası pazarlama programına tam burslu olarak girdim. ◊ O kadar insan arasından neden seçildiğinizi biliyor musunuz? - O zaman ‘yanlışlıkla seçtiler’ diye düşünmüştüm. Çünkü piyango gibi bir şey. (Gülüyor) Ama Stanford’a gittiğimde anladım ki, hem akademik anlamda çok başarılı bir kurum hem de neredeyse profesyonel anlamda sanatçı ya da sporcu çıkarma yönü var. Örneğin ben Stanford’a başvurduğum sırada okul başarılarımın yanı sıra el çeperinden insan tanıyan biyometrik sistem geliştirdim. Neredeyse profesyonel düzeyde müzik yaptım. ◊ Google’dan ne zaman teklif aldınız? - 2007’de, henüz doktora programını bitirmemiştim. ◊ Stanford’a gittiniz, oradayken Google tarafından keşfedildiniz. Aynı siz, Türkiye’de bir üniversitede okuyor olsaydınız, o sırada büyük bir şirket sizi keşfeder miydi?- Hayır, keşfetmezdi. Yurtdışına gittiğiniz zaman sizin ederiniz topluma kazandırdığınız değer kadar. Kim olduğunuzun önemi yok. Toplum değerinizin karşılığını veriyor. Liyakat kıymetli bir şey. Tabii hayal kurmak da daha kolay oluyor o zaman. Ama Türkiye’de açık 10 pozisyon varsa birinde liyakat aranıyor. Diğeri eş-dost-akraba... Meral Abla’nın liyakata önem verdiğini gördüm, geldim Türkiye için çalışacağım ◊ Şimdi tası tarağı toplayıp Türkiye’ye döndünüz, öyle mi? - Aynen, eşimle beraber geldik. Google’daki görevimi dondurdum. Birkaç aya kadar o da bitecek. Tamamen ayrılmış olacağım. Ve burada Türkiye için çalışacağım. ◊ Tam göreviniz neydi Google’da? Neyi bırakıp geldiniz? - Google reklam satarak yılda yaklaşık 90 milyar dolar kazanıyor. En büyük reklam veren müşterilerimizin harcamalarının analizi üzerine çalışıyordum. Bu şirketlerin CEO ve CMO mertebesinde yılda 10-15 milyar dolarlık reklam bütçesi yöneten yöneticilerine danışmanlık yaptım. ◊ Meral Akşener’in lideri olduğu yeni partide görev alacaksınız. Teklif kimden geldi? - Ben aradım. Meral Abla’nın Türkiye’deki parlamenter demokrasiyi güçlendirmek adına verdiği çabayı izliyordum. Benim de kafamda insanlara nasıl ulaşabiliriz, parlamenter demokrasiyi nasıl anlatabiliriz gibi bir dolu proje vardı. Mesleğimden dolayı insan hedefleme konusunda uzmanım. Bir şekilde Meral Abla’ya ulaştım. ◊ Meral Abla mı diyorsunuz? - Evet. ◊ Ne dediniz kendisine? - “Sizin inanılmaz takipçiniz var. Tabanda karşılığı görülüyor. İkna gücünüz de var. Bir sonraki adıma nasıl taşıyabiliriz, bu konuda destek olmak istiyorum” dedim. Bu da sosyal medya kullanımını artırarak yapılabilirdi. İnsanlar salonlarda konuşamıyor, ışıkları kapatılıyordu, sokaklarda yürüyemiyordu. Biz de reklam kampanyası hazırladık. “Madem sokakta yürüyemiyoruz, Twitter ve Facebook’ta yürürüz” diye... Viral kampanya aldı başını yürüdü.